NİYET ETTİM SENSİZLİĞE ALIŞMAYA…Giderken umudu da götürseydin yanında, Sen gidince kapımı hep kabuslar açıyor. Tükenmez kulağımda kırlangıç çığlıkları, Rüzgâr, papatyaları dört bir yana saçıyor.. Ölüm daha kolaydır sensizlikten, demiştin. Anlık ayrılığımda ney gibi inlemiştin. Bir çiğ tanesi olmuş , yaprakta titremiştin. Şimdi gözlerin neden ,gözlerimden kaçıyor.. Niyet edemem asla ,senden uzaklaşmaya, Razıyım, ömür boyu ateşe yaklaşmaya, Bak ne çabuk başladı saçlarım aklaşmaya, Yokluğun ,damarımdan kanlarımı içiyor.. Anlar mısın halinden ,boşlukta savrulanın, Esiri oldun mu hiç ,tozpembe bir yalanın, Derdini dinledin mi ,geceye ram olanın, Unutma ki her acı, can yakarak geçiyor.. Ve niyet ettim şimdi ,hasrete alışmaya.. Olmasa bile vuslat, yalınayak koşmaya.. Akşamları Mecnun’la sevdayı tartışmaya.. Belli, hicran bu sefer beni kurban seçiyor … .......................................................Mürsel Emre DOĞAN... |
Ey yâr,
susuşum sözümü esirgemekten değil.
Sana değen sözleri çoktan yitirdim;
dudağım avare,
dilim perişan.
Aklım ermiyor ki, sustuğumu bileyim.
Kalbim ayılmıyor ki sana hitap edeyim.
Kelimelerin sıcağı kaçmış,
hece hece küllenmişler;
sükût lehçesinde aç susuz bir mülteciyim şimdi.
Seni taşa benzettiler.
Öyle dilsiz,
öyle hayatsız,
öyle duygusuz diye.
Değirmende konuşan taş değil midir peki?
Acıyı öğütüp ekmek eyleyen senin dönüşün değil mi?
Sen değil misin kabrimi bekleyen sadık yâr?
Dillerin sustuğu yerde sen değil miydin ısrarla adını söyleyen unutulanların?
Sen değil misin nice dertlinin derdini hiç itirazsız dinleyen?
Sahiden taş mı kesildin?
Oysa,
sen sözlere efsûn bağışlayan dudaksın.
Nefesi boşluğun hapsinden kurtarırsın.
(Belki de her ses bir mahpusun kırılmış zincirlerinin şakırtısıdır.)
Sana değdiği yerde dirilir sessizlik.
Sana vuruldukça hece hece kanatlanır suskunluk;
şiirlerin ufkuna yükselir söz,
öykülerin kuytularında giyinir.
Sen, dağı delen Ferhat;sın;
söz ki dağı kar gibi eritir de Şirin yâri sımsıcak kucaklar.
Sen Aslı;ya Kerem;sin;
ses ki çatlak dudaklardan sızan kevserdir.
Sen Kerem"in Aslı"sın
söz ki tek bir hecesi bizi varlığın koynuna saklar;
Ol!;
sözü hatırına yokluk varlığa yüz bulur.
Taşın sözü yok mudur ey yâr?
Taş dediğin konuşur.
Zamanın dudağıdır.
Çatlaklarından acılar sızar;
kuytularında çocuk gülüşleri gibi neşeler saklar.
Taş dediğin susar.
Zamanın dilidir; bir bakışında nice gürültüyü susturur
anlamsız telaşları dağıtır,
hoyrat koşturmaları durdurur.
Kadîm zamanlar içinden sızıp gelen bir kan gibidir taş
nabzımızı doldurur.
sen taşmısın yar.....................