İstanbul'un Batıcı Yüzü
Onurlu Analara… Cumartesi Annelerine…
18/1 baş döndürücü, çok kültürlü açık gri döngüde metropol görüntün fuarların, konserlerin uluslararası festivallerin dargın denizlerin, yürüyüşlerin küskün mitinglerin, küskün minarelerin hüzünlü, büyüleyici atmosferin mi? binlerce yıl birbirine düşman binlerce yıl birbirine kardeş uygarlıklar taşıyan dünyaca dünyaca ünlü, barışık, kırgın yorgun tarihi yapıların yenilir, yutulur, kaygılı masum balıkların endişeli dost köprülerin sanat etkinliklerin, müzelerin olağanüstü güzellikte doyumsuz boğazın varsıl, umutlu, bıçkın atılgan martıların, borsan mı? özürlü, özürsüz çok değerleri mahveden göz yaşartan ölü seviciliğin, ben seviciliğin atardamarı yalanıyla boş vericiliğin baş eğdiriciliğin şeffaf karakolları basın toplantıları, cezaevleri, işyerleri çarşıları, barları, özel okulları, kolejleri orta dereceli, yüksek okulları mı nedir? nedir, seni en güzel eden? bütün şehirlerden ne, noktasız, virgülsüz İstanbul? 18/2 gün ışığında gündüz telaşı/n gece karanlığında gece hayatı/n mı yeddi, yöresi günahlı küfür, umarsız kusur yeni tanrılara, tanrıçalara, kır/allara günübirlik ibadetin ibadetler dizisinin bir parçası yargılı, yargısız, haksız infazların faili belli, faili meçhul cinayetler/in, kayıplar/ın kimsesiz çocuklar/ın mı? koyu fırsat, kalleşlik, vurgun gözdağı ve tevekkülle uzlaşmış borsacı kalabalığın, kargaşalığın ortasında itibarsız... korkutulmuş... ezik... yedi yanı borç, yedi yanı hacet yandan tütüyorsa dumanı rızasız sömürülen apartmanların, yalıların gecekonduların, konakların... çaresizlikten, yoksulluktan, umuttan yabancılaşmaya yüz tutmuş yaralı, yalnız ve uzak, kimsesiz yankılanırsa bin acıya bin acıdan iz bırakarak çığlık çığlığa çığlık çığlığa gönül birliği gönül hoşluğu yoksa içinde nedir? nedir, seni en güzel eden bütün şehirlerden ne? sorusuz, ünlemsiz İstanbul! 18/3 kırk katırlı, kırk satırlı, modalı şehir başı pare pare dumanlı şehir gözleri, kulakları kapalı şehir gözleri, kulakları kapalı şehir kaç kez sancılandın, kaç kez sevindin yaşam sever, insan sever, canlı sever ağzı var, dili yok, kınalı şehir ağzı var, dili yok, kınalı şehir katıksız, haramsız, bir cana ilişmemiş çocuk kadar masum, dürüst aydın... kaç insanın kursağında kaldı hayat beyni paramparça, boyalı şehir beyni paramparça, boyalı şehir kaç yâr’e yar oldun mesken tuttular kaç boğaz kesildi yemeden, içmeden damatlıklar, gelinlikler giyemeden mürüvvete, mutluluğa eremeden? kaç boğazkesen beledin, besledin büyüttün de asker eyledin... asker eyledin? yemedin yedirdin, giymedin giydirdin ölü sevici, ben sevici baş eyledin... baş eyledin… biçare başlara kanlı, canlı taş eyledin? kimi acemi, ustalıklı, kır/al sadakalı, sadakasız kimi artist, politikacı, devlet adamı ünlü, ünsüz kimi çiçeksiz hoşsohbet zengin sırlı, sırsız... kimi amansız, acımasız çoğaltır soluksuz acıyı ...zehir eyler içerini... yanmaz mı yüreğin avuçlarında günlerce elleri koynunda büyüyecek çocukların insan çığlıklarıyla? geçmesin geçmesin geçmesin günlerin noktasız, virgülsüz... İstanbul! geçmesin geçmesin geçmesin günlerin sorusuz, ünlemsiz... İstanbul! Mart 1996 |
Göremedim burada asfaltın ziftinde saçlarından sürüklenen anamı......:-((((
SEVDA KARAKAYA tarafından 5/12/2009 10:05:43 PM zamanında düzenlenmiştir.