Çanakkale Şehitleri - CAN AKIN
Hemen çantamı kaptım ve tam kapıdan çıkmak üzereydim ki, öğretmenimin bana seslendiğini duydum.
"Can oğlum çantan bu gün ağır, istersen çantanı eve götürme. Yarın nasılsa tekrar geleceksin. Hem ödevinde yok. Burada kalsın. Yarın alırsın. Bu gün biraz hasta gibisin "dedi. Şefkatli bir anne sevgisiyle başımı okşayarak çantamı sırtımdan aldı. Öğretmenime hiçbir şey diyememiştim. Onun beni düşünmesi sevgiyle başımı okşaması beni çok derinden sarsmıştı. Adeta donup kalmış ne çantamı ne de onu eve götürmediğim için başıma gelecekleri düşünebilmiştim. İçinden hayal meyal "Çanakkale Geçilmez" kitabını aldım. Öğretmen onu ne yapacaksın diye sorduğunda; "Askerler kitabı okumam için beni bekliyor. İyi günler öğretmenim." diyerek sınıftan çıktığımı hatırlıyorum. Gürültülü şehrin caddelerinden hızla geçtim. Birileri arkamdan seslendi ama ben bakmadım. Elimde kitabım ile koşarak askerlerin oraya varmaya çalışıyordum. Nihayet uzaktan askeri bölgenin başladığını gösteren tabelaları gördüm. Çok az kalmıştı. Biraz sonra orada olurdum. Öğlen saatlerinde askerlerin yanına ulaştığımda, tel örgülerin arkasındaki yerde top oynuyorlardı. Birkaç asker ise elinde silahlarla nöbet devriyesinde oldukları için ileri geri dolaşıyordu. Beni görünce, nöbetçi askerlerin dışında olanlar hemen koşarak yanıma geldiler. İki kişi telden benim tarafıma zıpladı. Ve beni telin diğer tarafına geçirdi. Hepsi çok heyecanlıydı. Sabahtan beri beni beklediklerini görebiliyordum. Yüzlerinde kocaman bir aydınlık vardı. Orada bir yerlere oturduk. Elimdeki renkli kitabı açtım. Herkes merakla gözlerini kitabın içine çevirdi. Bir Mehmetciğin, Çanakkale Savaşı’nda nasıl savaştığını ve yaralı bir düşman askerini sırtında taşıyarak kurtarışını anlatan, Çanakkale Geçilmez öyküsünü okumaya başladım. Ve kitabı okuduktan sonra duygulanarak yazdığım şiiri de onlara okudum Çanakkale Şehitleri Kaybolmuş bir geçmişten gelip Bilinmez bir geleceğe gidenler Kalplerinde vatan sevgisiyle Canlarını vatana verenler Şehit olmak için doğanlar Ve kanlarını toprağa serenler İsimleri unutulmuş Ey isimsiz kahramanlar Her birinizde vatanın Bir parçası özgürleşiyor. Bağımsızlık kaderimiz Alın yazımız oluyor. Sizin vatana can verdikçe Biz ilelebet can buluyoruz.. Kader bir kez daha yazılır Sizin gibi vatan evladının ellerinde Her mısrada asker ağabeylerimin yüzü biraz daha hüzünlendi. Biraz daha omuzlarına ağırlık çöker gibiydi. Çanakkale Şehitleri şiirimi bitirdiğimde ayağa kalkarak beni alkışladılar. Çok heyecanlandım. Ben de onlarla beraber sevinçten ve takdir edildiğim için çok duygulandım. Kendimle gurur duydum. Kitap okumayı bitirdiğimde her birinin bir köşede hüzünle kendi yaşamına ve bana baktıklarını gördüm. Beni yaşamlarında bir daha asla unutamayacakları bir yere yerleştirdiklerini o an anlamıştım. Beni asla unutmayacaklardı. Hatta beni çocuklarına ve torunlarına bile anlatacaklardı. Şiirimle onların kanına işlemiştim. Balıkesir memur şehri ve askeriyenin yerleşim alanı olduğu için buraya bir sene için de binlerce insan gelip giderdi. Ve ben her dört ayda bir buradaki asker ağabeylerin değiştiğini görmüştüm. Birden içimde belli belirsiz bir sevinç kabardı. Ben yalnız değildim. Şiirimle, insanlara olan saygımla ve küçük bir çocuğun iyi niyetiyle herkesle iletişim içindeydim. Ve ben büyüdüğümde on binlerce can dostum olacaktı. Beni, hikayemi ve şiirimi çocuklarına ve torunlarına anlatacaklardı. Çünkü benimle ağlayıp benimle gülmüşlerdi. Onlar, çocuklarının yerine bana ilgi göstermişlerdi. Yaşadığım acıları, çaresizliği görerek beni sonsuz zamanın kısa bir anında bile olsa sevgileri, bilgileri, ilgileriyle büyütmeye çalışmışlardı. Ve günü geldiğinde bu güzel dostlukların her birini tek tek yaşadım. Mesleğim nedeniyle Türkiye’nin içinde ve yurtdışındaki gezilerimde can dostlarıma ve onların çocuklarına rastladım. Veya onlar gelip ısrarla beni buldular. Beni, babalarını veya dedelerini etkilemiş ve onların gönlünde yer etmiş dostu olarak tanımak istediler. Çünkü askerlik bitip memleketlerine geri döndüklerinde ve onlar asker anılarını; arkadaşlarına, çocuklarına, çevrelerine anlattıklarında, o anıların içinde bir parçada ben vardım. Ve onlarda sadece can dostluğunun nasıl bir şey olduğun; bir Çanakkale şiirinin paylaşımının derinliğinde ve manasında kaybolmak ve hissetmek istediler. Her zaman can dostlarım beni ve ben de onları buldum. Asker ağabeylerime sessizce baktım "Ne oldu, nedir sizi bu kadar üzen?" dedim. Ben de çok etkilendim onların bu halinden, sanki hepsi küçülmüş ve benim gibi bir çocuk olmuşlardı. İçlerinden birisi konuşmaya başladı; "Can biliyor musun biz hiç okula gitmedik. Gidemedik. Senin gibi böyle renkli kitaplarımız hiç olmadı. Senin oturduğun o sıralarda ve yazı yazdığın karatahtaya bir kez olsun dokunamadık. Biz okuma yazma bilmediğimiz için askeriyedeki her işte görevlendirilemiyoruz. Genelde bizi nöbete yazıyorlar ve burada nöbet tutuyoruz. Bize bu kitabı okuduğun için sana teşekkür ederiz. Yaşamımıza bir anlam kattın. Seni artık unutmamız ve yaşadığın sürece bırakmamız mümkün değil. İki elimiz kanda olsa gelir sana yetişiriz. Sen bizim can dostumuzsun. Bir gün erken geldiğinde yine bize kitap okursun değil mi? " diye yalvaran gözlerle sordular. Ben de "Tabiî ki okurum" dedim. Ve sonrasında tel örgü boyunca bana eşlik ederek sessizce yürüdüler. CAN AKIN - LÜTFEN ÖYKÜNÜN TAMAMINI OKUYUNUZ.. KOPYALA YAPIŞTIR www.edebiyatdefteri.com/index.asp?istek=tum_yazilar&k=detay&yazi_id=37770 |