Kırmızı Harabeler
ağlıyorum işte
yalnızlıktan yoruldum bir akşam üstü ansızın kapı çalmalarını özlüyorum bazen nedensiz telefon açıp susmalarını attığın mesajları silmiyorum bazen gittiğini unutup sanki akşamında dönecekmişsin gibi umut bağlıyorum yüreğime gecenin bir yarısı aklımı sarkıtıp karanlığın içine seni tutmaya çalışıyorum olmuyor... ağlıyorum şimdi dudaklarımın ucunda sevda sözleri yazbildiklerim cesaretim ne tanrısına isyan edecek kadar adamdım ben nede sorulduğunda cevap verebilecek kadar cesur bir süredir bilirkişi raporlarında adım geçiyor faili meçhul bir cinayetin azmettiricisi olarak manşetlerdeyim ne kendime kıyacak kadar katildim ben nede bu hayatın rüzgarına karışıp uçabilecek kadar şair... ağlıyorum şimdi duduklarımın ucunda acınası kelimelerimle aldıgım nefesin yetmediği kadar yorgunum eski bir şarkıyı duyup anımsamış kadar mutlu şimdi alıp gururumu ayaklarımın altına yükselmek hevesindeyim ağlıyorum ne sen duyuyorsun bunu ne de ben inanıyorum ne sen yanımdasın simdi ne de ben avutabiliyorum sensiz kaldığı ilk gunden beri yaşamak için mazeretler uyduran beni şimdi unut bunları ben hala kırmızı ojelerin, kızıla yakın siyah saçlarınla kafiyesini kuramadığım, senin için yazdıklarımla ve bir türlü kollarında olamadığım hayalinle ve şimdi unut bunları ben bırakıpta gidemediğin adam ben her gün inkar edip gecesinde sessiz telefonlar açtığın adam ben senin kufrettiğin her sabah yeniden tutulduğun adam ben, sen diye her gün yeniden yaşamaya başlayan adam... şimdi unut bunları ya beni gel al bıraktığın yerden yada birileri bu salonun ışıklarını kapayıp gitsin artık film bitti... senin bitti artık dediğinden beri jenerik müziği çalınıyor ve hala mutlu sona inanmıyor kız çocukları mutsuzluğun kadar gerçeğim ben düğmesine basıp kapatabileceğin kadar yakın ne bitirebiliyorum bu şiiri nede yeniden başlayabiliyorum seni sevmeye ne benim oluyorsun nede ben seni çıkartabiliyorum aklımdan ne alıp başını gidiyorsun ne de kadınım olup kalıyorsun yanımda ne inanıyorsun bana ne de inandırıyorsun kendini iki kişilik bir oyunda, ben ışık görevlisiyim sen yönetmen... başka yabancılara veriyoruz rollerimizi sonra oturup en ön sıradan izliyoruz her yıkılışımızdan sonra geriye kalan kırmızı harabeleri.... |