MANOLYABana biraz gökyüzü getir Tek bir kelime bile konuşmadan Suyun kıyısında durup İşaret ver kalbime Gözlerin hangi çiçekten renk almışsa Mecaz duruşuyla o dalga Beni de içine çağırsın Konuştukça azalıyor güzelliğim Dalından düşen bir yaprağın kaderini yaşıyorum Aynalar kırılınca Fotoğraflar da düşüyor suya Muğlak bir cümlenin peşine düşüp Üşüyorum Rüzgâra açık bir yanında oluyorum hayatın Merhametin, o ılık rüzgâr değmese yüzüme Elbet benim de kıyametim olacak Bedenimdeki dünya kokusu Kendime sapladığım bu bıçak bu ağrı Dışımdaki kalabalık içimdeki tenhalık Ne çok şey buluyor beni sen olmayınca... Bana kehanetler üzerine sorular sorma şimdi Sesim ki bir gölgenin rengine bürünüp Sana varlığını sunuyor Manolya! Yüz yıllık adresim Beni bana bırakma Bak, daracık merdivenlerinden çıkıyorum sarayına Düşebilirim sen olmasan Derin kuyulara Yeryüzü korkularına Ey bir yazın rüyasında Bir kere daha açan çiçek Her gölge varlığının esîridir Âşikâr kıl kendini Demli bir çay, biraz melâl Yetmiyor bu hayatı anlamaya İstersen çocuk olur Defne ağaçlarını düşünürüm Meleklerin yaprakları altında Gizli duruşlarıyla oldukları yerde Beni kimseler bulamaz Uyurum suların serin yatağında İstersen yolcu olurum dağlarında Kapında akşamları bürünüp sabahı beklerim Ey ay ışığı! Gökten bana bakan sûret Mürekkebi kurumadan şiirimin Bana bak Yeni açılmış bir güle benzesin yüzüm Mustafa Özçelik |
saygılarımla