ESKİ YAR
Kaç yıl önceydi bilmem mahallemizden bir kız
Kalbimi nasıl oldu çalıverdi ve yaktı Saçında mor kordelâ, ağızında bir sakız Alev gibi bir şeydi, ona yanan helâktı Onun tınmaz aşkından usandı da yüreğim Çaresizliğin dinmez hüzününü yaşadı Ele geçecek hazzı ne sandı da yüreğim Geçip gitti bir ömür beklemeyle dilşâd’ı Geçen gün yol üstünde rastladığım o kadın Hasretinden yandığım şûh sevgilimdi benim Ne sinsi bir hevesin, ne gizli bir maksadın Peşinde değildi ve olamazdı eminim Gövdesinin tümünde kalmamış halde tâkât Kocasının yolunu bekliyordu şüphesiz Geç olsa bile artık öğrendiği sadâkât Göz parıltılarında bırakmamıştı tek giz Ne ağızında sakız, ne saçında kordelâ Gün boyu ya çamaşır, ya yemektir uğraşı Düştüyse de geçmişte tevatür kötü yola Aklar günâhlarını beyaz bir mezar taşı (Kartal / İstanbul - 9 Ocak 1980) Zekâi BUDAK |