ŞAHAP BABA
Ardarda bunca yılı nasıl da devirmişti
Geçen ayın sonunda seksenine girmişti Diplomasız filozof, işinin emektarı Peşpeşe tam dört dönem mahallenin muhtarı Görevden ayrılalı gerçi epey olmuştu Yirmi yıl kadar var ki huzur sükûn bulmuştu Bazıları dese de onun için “pek kaba” Saygılıydı herkese, nüktedan Şahap Baba Patcevaptı, muzipti, Hoca Nasreddin gibi O’ydu sözle yapılan her yarışın galibi Bir gün yolda giderken rastladığı bir dostu Selâm verip bermutad hal ve hatırı sordu Aklınca biraz gülüp eğlenmekti maksadı Dedi ki: “Şahap Baba, nasıl ağzının tadı? ” “Güç kuvvet yerinde mi? Yengemle aran nasıl? ” “Akşamları haremde var mı bir hoşça fasıl? ” Ne desin Şahap Baba, böylesi bir densize Yarasına tuz basan bu patavatsız söze Dalıp çok uzaklara kısık gözlerle süzgün En mühim ziynetini kaybetmiş gibi üzgün Dedi ki yavaş sesle: “Evlât, ne fırın kızgın” Ne de bu yaşta artık bizdeki kürek düzgün” (28.12.2006 – Lüleburgaz) Zekâi BUDAK (İsim ve olay tamamen gerçektir. Şahap baba aramızdan ayrılalı epey oldu. Allah rahmet eylesin.) |