Esnaf LokantasıSimdi haliçte eski bir esnaf lokantasında denlenmek vardı! Camlarında yağmur damlaları, içerisi duman altı ve rakı olmalı rakı! ’Bir yudum içip bırakacağım,fazlası dokunuyor’ diye başlamalı muhabbet ve bir şişe daha söylemelisin gece ilerledikçe elbet... Eskilerden söz edip yad etmek lazım simdi anıları, eşi dostu masaya toplayamazsın belki, belki gelmez eski günler geri ama sen yine de söylemelisin tüm içindekileri! Eski bir esnaf lokantası bulup oturmalı simdi, saat çok geç olmalı ve hatta tüm şehir uyumalı! Bir tabak sıcak çorbayla başlayıp bir iki porsiyon köfteyle sürmeli muhabbet ve saat ilerledikçe tıka basa yemelisin elbet! Çok eski bir esnaf lokantasına doğru yol almak lazım aslında, eski sevdaların yükü omuzlarında ve sırtında yeni yalnızlıkların kamburu! Asfalt ışıldamalı sokak lambalarının avuntusunda, yol boyu söylenmelisin ilkokul öğretmenine veya hiç sevmediğin patronuna... İstanbul’un herhangi bir yerinde, herhangi bir anda; eski ahşap ve tozlu raflı,kirli masalı bir esnaf lokantasında bir bardak çay içmek gerek simdi, dışarısı en beyaz kıştan daha beyaz olmalı ve rüzgar çatıyla bacayla uğraşmalı. Şöyle demi yerinde bir çay söyleyip gam yüklü bir türkü tutturmalı ve sesinden yan masadakiler rahatsız olduğunda umarsız bir kahkaha patlatıp,hesabı ödemeli ve çıkmalısın... Simdi, gecenin bir yarısı ceketini alıp çıkmalısın dışarı, aklında bin bir dert yanında yalnızca arabanın anahtarı: ne kadar yokuş varsa çıkmalısın. nerede görürsen eski bir esnaf lokantası orada durmalısın. |