Sanal hayatların hüsranlığı üstüne bir özdeyiş:
Bana bilmediğim bir hikâye anlat
O kadar sessiz ki odam hani uydursan da kabulüm Su şırıltısı ile çizilmiş bir resim olsun başucunda Ninenden hatıra bir hırka giy sırtına Arada onun gibi konuş öykünün bazı yerlerinde Geçen yıl kaybettiğin şemsiyen gelsin aklına Hani o çay bahçesindeki ördekler gibi süzül Salkım söğüdün altındaki masada beklerken sevdiğini Isınsın için ürper, cız etsin bir yanın gecikti diye Yoksa… Hadi canım bu çok farklı kimselere benzemez de, İnanmasan da iyi gelecek sana Bir daha söyle… Gelecek bu sefer biliyorum Daha doğrusu diliyorum de. Kızıl saçlı masal anlatıcısına can verdi adsız biri bilmeden İçi dışı bir insanların gülmeleriyle iyileşiyordu yaralar Biliriz ki sahte şeyler eritir bizi Yalanlardır katili beyaz çocukluğun İsteriz ki bizim iyi yanlarımızdan oluşsun etraf Görmeyiz bozulmuş, örselenmiş hallerimizi En fazla aynalara küseriz bir zaman Hepsi o kadar… Derin, mavi bir o kadar suskun portrelerimiz küser bize ansızın İç hesaplaşmanın doruğunda çatılır kaşlar Olur mu? Olur… Bir bakarsın çıka gelir yirmi bir yaşın Çay ister hem de iki şekerli Şaşırırsın bal gibi çayı o zamanlar nasıl içtiğine Gülersin saç şekline, giydiklerine Bitmez bir enerjiyle hükümeti eleştirir durur Bir şey yapmalı, ama hemen yapmalı der Hatta kolundan tutup hadi ne duruyoruz vakit kısıtlı Der… Olur mu? Olur… Yaşadıklarımızdır şimdiki BEN i kurgulayan Geçmişe bakarken bir kaos oluşur bu yüzden Olanlar yaşanmasaydı BEN bu olmayacağımdan Şimdi ki gibi düşünmeyecektim Böyle düşününce keşke şunu yapmasaydım dediğinde O yapmadığın şeyin oluşturduğu başka BEN Yeni durumu beğenmezlik hakkına sahip olacağından Keşke çok gereksiz yaşamda İYİ Kİ lere çok ihtiyaç var Örnek babında; iyi ki bu şiiri yazdım. 03.03.09 Nadir Keleş |