SIRA SAVMAK İŞİ
Yaşamak anladım ki sıra savmak işiymiş
Herkesin itirazsız geçtiği yoldan geçmek Her doğan zıbın kundak, her ölen kefen giymiş Mümkün olmamış başka bir kıyafeti seçmek Sıra savmak işiymiş esası yaşamanın Üzülmek veya gülmek garnitürü bu işin Sıra ileymiş her şey, ya bu gün ya da yarın Gelir vakti sırası bu dünyadan gidişin Üçler beşe erişir, yaşlar on beşe bir gün Aşk denen heyecanın doruğunda yaşanır Sevgi yüklü gözlerin bir bakışıyla süzgün Kalpte neler devinir ve ne hisler boşanır Herkesin sırasında ilkin bir sevgiliyi Uzaktan habersizce ve sessizce sevmek var Uyumamak saatler vurmadan on ikiyi Hüzünlenmek, mehtabı gizleyince bulutlar Hiç bitmeyecek sanıp lezzetini ilk aşkın Bir ömür sevgiliye lûtufsuzca adanır Gün gelir de sırası savılır gider meşkin İlk sevmeye tapanlar ah ne kolay aldanır Bence üzülmemeli, göz yaşı dökmemeli Başkasına gitmişse sevdası çekilen yâr Rab’bin yazmış olduğu senaryonun gereği Herkes kendi hallince bir ihanete uğrar Doğmak ve ölmek nasıl hepimize özgüyse Sevmek ve ayrılmak da nasibinde herkesin Dünyada ne sevinsin ne de üzülsün kimse Ölmek savılmasıdır sıradan son nefesin Hissem o ki kıssadan, hayat denen oyunu Oynamak zorundadır sırası gelen canlar Perde açık, faydasız büküp durmak boyunu Ne mutlu sırasını bir an önce savanlar (İstanbul - 1976) Zekâi BUDAK |