ANADOLU'M
ANADOLU’M
Malazgirt’te Türklük dumanını tüttüren ocak. Sana Alparslan’dan, Melikşah’tan Selâm var kucak kucak. Diyorlar ki, Aç, susuz, yalın ayak Yedi başlı ejderhayla savaştık. Yılmadık, usanmadık. Elimizde kılıç, kalkan, Besmeleyle açtık kapını. Ana gibi Anadolu koyduk adını. Fatih, Yavuz, Atatürk. Daha niceleri… Aynı masada ant içmiş gibi Sana sesleniyorlar: “Biz Şehit kanlarıyla Yıkanmış toprağında Türklüğün şanını yükseltirken, Gençlerin çiçek gibi açıyor, Doğudan batıya, Kuzeyden güneye, Burcu burcu, Senin kokunu yayıyorlardı. Bugün ise Yaban eller Açan çiçeklerini zehirliyorlar. Üzerinde benzi soluk Güller, sümbüller türemiş. Gülün de sümbülün de Kokusu içimize sinmiyor. Belli ki suçlu değil onlar. Sembolü haç olan O bahçeler varken… O zaman O zaman endişe sarıyor bizi. Çiçeklerinin Yok olmasından korkuyoruz. Sanma ki Seni suçluyoruz Anadolu’m. Biz Atatürk, Fatih, Yavuz İnan ki seni çok seviyoruz. Dedikten sonra; Hani Kıraç dağlarında, Yemyeşil ovalarında, Beraber uçuyordu kuşlar. Şimdi Öbek öbek uçuşan Kuşlarını arıyoruz. Bulamıyoruz Çünkü Kargalar saldırıyor. Ne bülbül var ne serçe” Diyerek Göz yaşlarını sildiler. Bu sözlerden pek etkilendim. Dedim ki: Can Anadolu’m Türk kültürüyle yıkanmış Temel taşların sarsılırken, Dağlarında kara bulutlar, Zirvelerinde çakallar dolanıyor. Seni sevenler vuslata ermemiş. Sana bakan gözler Kör olmuş sanki. Aklın nefse esir olduğu gibi Bâtılın esiri olmuşlar. Üzülme Anadolu’m üzülme. Gün gelir Çakallar avlanır Vatanda birlik sağlanır. Evet Ben, sen, o Hepimiz Atatürk, Fatih, Yavuz. Yeniden sana sesleniyoruz: Nice zorlukları İçine sindiren toprak! Anadolu’m Şahidindir Üstünde yeşeren yaprak. Diriler, Üzerinde rahat yaşarken, Sanma ki, Olanlara karşı ruhlar habersiz. Elbette değil… Duy sesimizi Anadolu’m. Silkin artık! Öyle silkin ki, İçindeki ölüler Dirilere şöyle haykırsın: “Biz hakikat uykusundan uyandık Siz hâlâ gaflettesiniz.” HÜSEYİN KARAÇENGEL |
Kutlarım...