DİKİLİ TAŞŞiirin hikayesini görmek için tıklayın 1989 yılında hanımımın köyü olan Niğde merkeze bağlı; Dikilitaşa ilk defa gidecektim. Hanımım oğlum Beklan’la oraya önceden gitmişti. Oğlum o tarihte üç yaşındaydı. Hep annesine şu yüksek kayalara çıkıp babama bakalım, mersinden çağıralım diyormuş
Bende onların, hasretine dayanamadım; buzdolabını yaptığım Rize’ye giden otobüsle yola çıktım. Dikilitaşa gideceğim yerde, yanlışlıkla inmişim Aktaş’a. O zamanlarda fazla Dikilitaş tarafına giden araç olmadığı için uzun bir süre yolda bekledim. Kayseri’ye giden bir araçla Höyük beldesine kadar gittim. Bir yaz günü hava kararmaya başlamıştı; o tarihte telefon sistemi yoktu. Zar zor kayın pederimi aradım SAĞOLSUN BENİ ARABASIYLA ALDI
Çıktım yola; gidecektim Dikilitaş’a…
İnmişim yanlışlıkla Aktaş’a. Taşlar karıştırdı kafamı baştan başa… Yürüyorum tozlu yollarda düşe kalka. Höyük’ten yaklaştım yavaş yavaş Karşıda göründü Dikilitaş Kimler eylemiş burayı diyar Dikili taş ismini bilmem ki kim koyar Orası taş, burası taş Ortada Dikilitaş Kimi göçmen, kimi yerli Göçmenler sarışın besbelli Tepedeki şapkalı kaya Çocuklar eskiden oradan bakarmış aya Gezdim, dolaştım Bende onlara karıştım Kimsin? Necisin; diye sordular. Anlattım; sen yerliymişsin dediler! İnsanları kanlı, canlı Çoğu da sıcak kanlı Kimisi açık, kimisinin başı bağlı Göçmenler diyarı Dikilitaş Yerlilere dangül diyorlar gayrı Hiç aklıma gelmezdi buralara geleceğim Bir göçmen kızıyla evleneceğim Bu taşlara bağlanıp da kalacağım Daha çok; dost arayacağım. GÖÇMENLER DİYARISIN DİKİLİTAŞ 4 Kasım 2005 saat 23:00 |