İNSANLIK AYIBI
Kadınımı iye kemiğimden yaptım
Kendimi çamurdan Elmayı yediğimde yemiştim ayvayı Hatırladığım ilk günahımdı bu benim Bir bahaneyle hep üstüne yaftaladım yaptığım kötülükleri Ben şeytandan da şeytanım Habil ve Kabil’le başladı kendimle kavgam Bendim Yusuf’u kör bir kuyuya atan Bendim Musa’ya Kızıl Deniz’i yardıran Benim yüzümden gerildi çarmıha İsa Sevr mağarasına kadar kovaladım Muhammed’i Bendim açlığa ve ölüme yatıran bedenleri Her dem bir cellat gölgesi Her köşe başında ayrı bir düş, İnfaz eden Korkularım da yaratıcıdır benim Mitler Putlar Tanrılar Daha neler neler Esaret fermanlarına imza atan elim Özgürlük savaşçıları da yarattı Kurbanlar kesti kurtuluşum için Benim tüm kötülüklerin anası Galilei’yi asan da benim Hallac’ı yakan da Ezel- ebet arası Cehennem korkağı Cennet sevdalısı Hûri ve gılman vaadiyle ne de dindarım Adlar koydum bitkilere hayvanlara nesnelere Kendime de İNSAN dedim. Yeryüzünden göklere Göklere tırmanıp yeryüzüne baktım Kuşlardan uçmayı balıklardan yüzmeyi Amiplerden bölünerek çoğalmayı öğrendim Hamamdaki tasla buldum suyun kaldırma kuvvetini Bir elmadan da yer yerçekimini Benim her icadın mucidi, her deliğin kaşifi Yollarını, patikalarını ezber eden dünyanın Sinyaller gönderen evrene Açlığı Soğuğu Karanlığı yenen Havayı Suyu Toprağı kirleten Ozon tabakasını delen Alt-üst eden ekolojik dengeyi Benim Dünyayı kemiren daha çok kurttan böcekten Benim botaniğin genetiğini bozan Evcilleştirip onca hayvanı ruhunu çalan En tehlikeli ve en romantik hayvandan da hayvan Gülüşlerin karşısına gözyaşlarını Aşkın yazgısına ayrılığı koyan Vampir olup emen kanını Cellat olup vuran başını Bilerek cisminin beş para etmezliğini Ölümsüzlük anahtarı arayan yerin karanlığında Kral da benim Soytarı da Asil uşak Müşir üniformalı korkak da Kanlar aktı nefretimden Yorulmadım kendimi düşünmekten Taş devrinden milenyuma Çağlar açıp çağlar kapadım Zamanı dilimledim Duvarlar ördüm Sınırlar çizdim Mekanı böldüm Uçurumlar koydum aramıza Sınıfsal ayrılıklar Kanlı coğrafyalar bıraktım ardımda Solan bahçe Sönen ocak Kırılan umutlar Arzularım hiç dinmedi Utanmadım şair oldum Yuvarlak yuvarlak laflar eyledim Koca koca yalanlar Ağız dolusu küfürler Kitaplar yazdım kalın mı kalın Faziletler erdemler ekledim kendime Farklı anlamlar yükledim kelimelere Şaraplar içtim koyu erguvani Dem vurup aşktan sevdadan Dilsiz duyarsız kaldım Mars’dan öfkesini Venüs’den güzelliğini çaldım Ben hapsettim Alaaddin’in sihirli lambasına devi Ben uydurdum Pamuk prenses ve yedi cüceyi Pandora’nın kutusunu açan da bendim Çivisini çıkaran da dünyanın... Hüseyin Çelikten |
saygılar