ÖTELERDEN ANNELERE
Vücudun zayıflık çekerken,câna can katan bir can taşırdın.
Karanlıktan aydınlığa,bir eşref-i mahlukâtı çıkardın. Haktan verildi emanet,toprağın kaynağında filizlendi. Şefkât dokusundan binlerce kilim,ana yüreğine işlendi. Ruhuma seslenen ilk sestir sesin,sanki gâiplerden gelir. Rahman adına dünyalar,bir cânın ayaklarına serilir. Dikilse dünyanın köşesine, en uzun ve büyük abide. Dikilmiştir gönüle,her bir anne her biri ayrı Amine. İlk dünyam ilk ırmağım,ilk gören gözüm ilk öğretmenimdir. Prizmadan sızan güneş girer de ruhuma,giren annemdir. Bir hakikât ki:kadın ve erkek bu hakikâtın iki yüzü. Ruhuna örtülen örtü,sanki mukaddes Kâbe’nin örtüsü. İnsanlığın iftihâr tablosu, dünyanın her bir köşesinde. Anaların yüreklerinde asıldı,perçinli çivilerle. Dağa taşa dikilse her renkten çeşitten,dalgalansa âlem. Vardır yürek,yürek de ana,tarihi böyle yazmıştır kalem. Nice cihângirler, ellerinde sallandı,elinde büyüdü. Toprak değildi fethedilen,akıncı yüreğinde yürüdü. Kolun kanadın sevgiyle yoğrulmasa,ne ile dolar heybem. İffetin ‘yer’de timsali ‘Ol’ diyen hakkın hakikatı Meryem. Sen ki senin öten de,seni de geçen,sen den önce tercihin. Şehit kanı,önce Allah adına,sonra kan gerçekte senin. Meleklerin kanadı kızgın çölde, kol kanat mübarek kişiye. Sabır timsali,cennet mekânını, gözüyle gören Asiye. Irmaklardan akan sular,kimi zaman gözyaşın olur akar. Ellerin yumulur,titrek dudakların semaya dua salar. Süzülerek kayar göktaşı,yüksekçe yerden bilinmezliğe. Usulca sokulur, evladının gizliden derinliklerine. Kan kusar da yüreğin,incitir seni bazen hayırsız evlat. Değildir buna razı yaradan,değildir buna razı ecdât. Hasta ve de âmâ anaya hizmet,medeniyetin kendisi. Mazhâriyete ulaşan,hayırlı bir evlat Veysel Kârâni. Gök yarılıp da arz içine girse,belki daha hayırlıdır. Hayırsız bir dua almak,evlat için ne büyük bed-bâhtlıktır. ‘Öf’ bile dememek, ne büyük uyarı,büyük uyarıcıdan. Anlatamazsın yine,kadri-kıymetini kâğıtlara yazsan. Üçte ikisinde,eller kalkar, ya duaya,ya bedduaya. Bir sitem dir ki,çelikten ağ örülür,cennetin kapısına. Ananın evlada bıraktığı büyük miras,adı:terbiye. Zelil olur mu devlet? bu mirasa sahip,sahip çıkan ülke. Kim karşılar?kim öder?parasız fedakarlığın bedelini. Doğumdan ölüme bedel öder, her daim annenin bedeni. Huzur ve mutluluk ırmağında,taze pınar gibi şakırdar. Ayaklardan cennet ışığı,billur avize gibi parıldar. Anneler annesi,kaynakta büyüdü,etrafa bakmaksızın. Nebi’nin son çiçeği,her daim açar,mevsim tanımaksızın. Yağmur durmadan yağar,ince derinden ve de sessiz sedasız. İnen yağmur değil,rahmet boşalır,ana yüreğine kapsız. Karanlık çöker toprağa,kara toprak kararınca kararır. Mutlu dünya,aydınlık nura,annenin duasıyla varılır. Helâlinden yediğin lokma,bir neslin hayatını sürdürür. Haram girmişse boğaza,değil,nesillerin yerde sürünür. Kızgın çölde,çatlamış dudakların,isteğidir bir damla su, Anadan çıkan bir tatlı söz,sudan kıymetli gönül buğusu. Beyaz ölüm giyer çiçekler,şıkırtısız sessiz yağarken kar. Ananın tılsımı ârş-ı alâdan,evladın kalbine kayar. Serilmiş iman okyanusunda, her bir zerre her bir damlacık. Değildir rol,her bir hal bir hakikât, ve de değildir yapmacık. Kayıtsız şartsız, hakka teslim olan bir ana,mübarek zevce, Teslimiyet sunar kainata,anneler sultanı Hatice. Maveradan bir ses duyar,bedenim titrer,durur irkilirim. Bulunmasa da içeriden gelen ses,anamındır bilirim. Anne! unutma beni dualarından,yoksa halimiz harap. Sen ki razı ol ve de olsun yaradan,ruhum düşmesin bitâp. İsmail HAŞİMOĞLU |
Anadan çıkan bir tatlı söz,sudan kıymetli gönül buğusu.
Kutlarım güzel beyitlerin şairini.