gün geçtio ahşap evlerin kokusunu solduğum çocukluğum’ a bu şehrin gülen insanlarını özledi parklar çocuk cıvıltılarını kuş yuvalarını bakkal önünde gazoz kasalarına kurulan sohbetler merdivenlerde serili küçük kilimlere büyük evler kuran minik yürekler yok şeker ve yağ kuyruklarında gazete kağıdına sarılı uzatılırdı küçük yorgunluğum duvarlarda siyah yağlı boyalarla yazılı örgüt yazıları bir de yan yatmış sarıklı mezar taşlarında kaldı en büyük korkularım sokak çeşmelerinde aktı gitti ne poğaçacı Aydın kaldı ne -çarşafçı geldi hanimmm! diye bağıran çingene kaymağını aşırdığım süt tenceresi duruyor da ne kaymak var ne sütçü Recep amcanın köy kokusu yerken gülünce bir anda uçuşan leblebi tozlarındaki mutluluğa hasretim ! üst kat alt kata yabancı binalar soğuttu geçmişi selam sabaha kapandı açılan kapılar her sabah basma kalıp giysileri asık yüzleriyle ölü ruhlar döküldü şehre her ayak izi bir keşke bıraktı gün geçti aynalar gerçekçi oldu içimiz yalancı |
asık yüzleriyle
ölü ruhlar döküldü şehre
her ayak izi bir keşke bıraktı
gün geçti
aynalar gerçekçi oldu
içimiz yalancı
"her ayak izi bir keşke bıraktı"
beni o kişiye götürdü bu yazı, Ne çok tartışırdık.. Aramız yine limoni, bir gün bana sordu; senin hayatında hiç "keşken" oldu mu diye.. Evet çok dedim.. Benim hiç olmadı dedi.. farkımız buymuş..
Beni eskilere götürdün...
Kendine iyi bak güzel insan..