Taştan Bir Heykel Oldum
Tamda yudumlayacakken sevdanın ilk demini
Yüz üstü bıraktın bir akşam üstü, terk edip gittin Ben bin bir hayalle koşarken yıllarca peşinden Acımadan her fırsatta yollarıma cefalar serdin Güller serdim yollarına, taç yaptım çiçekleri Kıymetini bilemedin güvenip taze güzelliğine Ben aşkımdan deli divane koşarken ardından Sen bulutlarda gezer oldun kapılıp kibrin yeline Bir umutsuz aşk uğruna bir ömür nasıl geçip gitti Keşke taş bağlasaydı da yüreğim hiç sevmeseydim Tam da tadacakken seninle aşkın tatlı şerbetini Eyvah ! kısacık ömrün ahir zamanına geldim. Neydi o haşarı çocukluğum, uçarı gençliğim neydi Ömrümün en güzel yıllarını aşkın uğruna serdim Tamda anlamışken hayatın kıymet-i hakikiyesini Ziyan ettim tadımlık ömrümü, biçilen kışına geldim. Nede uzun gelmişti ömür, kanarak önümdeki yıllara Çarçabuk geçti gitti yıllarım, ufukta işte sonum Tam içecekken aşkın badesini yudum yudum Taktın yine çelmeni son anda, upuzun serildim yola. İncindi gönlüm, islah olmaz artık her şey paramparça Peşinden koşmaktan bitkin düştüm yar, gayri yoruldum Umutsuz aşkımın hazin hikayesi yazıldı son sayfalara Yıkıldı dimdikken mihrabım, bin bir derde düçar oldum. Geçti ömrün baharı artık ne bir gül ne bir çiçek açar bekleme Yeşermez artık gönül ağacımın dalları kalmadı hiç umudum Pişman olup da, boşuna kapımda yalvarıp sakın af dileme Söküp attım yüreğimi can kafesinden, taştan bir heykel oldum. İdris AKMETİN |