TURUNCU KORİDORLARSöylesene can, Gün sokulunca hani geceye, Hani ağır ağır bazen, hani bazen sessizce... Simsiyah dişinde, kan pıhtısıdır gördüğüm. Oysa can verdiğinde gökkuşağı, En fazla kırmızılardadır kördüğüm. Susturun diyorum.... Susturun çıkmaz sokaklarda ölümü. Ne olur açmasın diyorum artık açmasın, Bir hastane koridorunda kasavetin, ölümcül gülü. Oysa ne gariptir, Her gece bir başka yanakta tomurcuğa dururmuş Azrail, Önce öper alnından sonra alır gidermiş Azrail. Şimdi, Onyedinci adımında dizlerimin, Kıvrım kıvrım kıvrılıyor turuncu kordidorlar, Dudağımı dudağıma mıhlar, Adı demirden bir künyeye kan ile yazılandır. Oysa can, Senin sevda serumundan, Damla damla akmak istiyordum hayata. Oysa senin kadar ram olmak istiyordum, ateşe ve suya. Nerden bileyim beyazların güne bu kadar yalancı çıkacağını, Ve seyrinde tüm sohbetleri, çığlıkların susturacağını. Söylesene, Ölürken bir anne düşümüdür görülen. Ve bembeyaz ırmaklar tezgahında kefen midir örülen? Durun! Durun ve donuk gözlerinizle bir şey yazın duvarlara. Varsın renginde kan kokusu olsun. Kimimizin kahverengiydi gözleri mesela. Kimimizin saçları çay karası. Söyleyin evet söyleyin Allah aşkına, Hangi satıra sığar giderken bir ölünün, Ardından bakan gözlerin anlatıklarını. Durun! Durun ve bir tutam anı saklayın morarmış avuçlarınızda. Ve koskoca bir nokta koyun donuk gözler ile yazıklarınıza. Aldırmayın ne olur, Titrerken asi bir gül düşü bakışlarınızda. Bilinsin ki can, Çifte tükürülmüş sesim dar gelir ağız kınıma. Ve gölgesine yankısı bulaşır sesimin. Varsın akan şu kan, Kırmızı bir karanfil olsun yakasında kefenimin. Şimdi, Turuncu zeminler üstüne, Terkedilmiş tarihler biriktiriyorum. Kimi siyahi bir sedyeden koparılmış... Kimi mavilere küskün bir bahardan. Bilir misin “can” artık korkar oldum, Nefessiz bir baharın gölgesine dokunmaktan. Oysa üşüyordu ayakları, kan künyeli bedenlerin. Koskoca bir noktaydı sanki bu Yüklemi tarifsiz o garip tümcenin. Anlıyor musun beni “can”? Sesim geliyor mu kulaklarına? Sesim geliyor mu? Firari kelimeler dizilirken kursağıma. Aslında gülmek istiyorum. Çelişkeler içinde sorgularken neden ve niçinleri. Ve fışkırması gerekirken bu hayatın içimde külleşen titreşimleri. Uğurlar olsun sana “can” git gidebildiğince. Bilinmez ki aslında; Yaşlı gözlerle bakarken gidişine. Adımlanamayan bir yerin sancısıyla unuturken hasretleri, Ateşe ve suya söz kesilince yani, Yani elim kolum kalınca kan içinde Gidişine türküler yakmak! Ne garip şeydir “can” Ve omuzumda firari anıların tesellisi. Ve duvarlarımda boy verirken kan gülleri, Suskunluğa boyun eğmek ne çıldırtan bir andır can! Uğurlar olsun sana, Bulaşsada ekmeğime kan... Aldırma. Engin Badem -acemişair- |
Önce öper alnından sonra alır gidermiş...
********
Ve duvarlarımda boy verirken kan gülleri,
Suskunluğa boyun eğmek ne çıldırtan bir andır can!
*****
Söylesene,
Ölürken bir anne düşümüdür görülen.
Ve bembeyaz ırmaklar tezgahında kefen midir örülen?
******
Uğurlar olsun sana,
Bulaşsada ekmeğime kan... Aldırma.
Hangi mısrasını alayım Abim. Hangi mısrasına yorum yapayım. Duygunu şiirde öyle bir örmüşsün ki Efendimizi kurtaran örümcek ağının gücünü veriyor okuyana. İnsan yorum yapmaya cesaret edemiyor. Hele ki en sonunda .....Aldırma.... deyişin. Şiiri duydum, hissettim ama yorumsuzum.
Tek söyleyeceğim sen mükemmel bir insansın. Ve bu mükemmeliyyet ile en değerli sayfalarda soluk alıp vereceksin... Yürekten tebrikler. BOl ilhamlar...