1
Yorum
8
Beğeni
5,0
Puan
39
Okunma
İHTİYAR
Aşarken hayat kanyonlarını
Anlamın derin vadilerinde yürürken öze doğru
biraz kırgın biraz sitemkâr biraz yılgın
Alnında, firuze gözleri donmuş bir nehir gibi mat, mavi
Kim bilir, aklı hangi açmazın zorunda
Hâlâ çıkışı yolunu bulamadığı hangi sevdanın labirentinde
Neleri saklıyor gönül kasasında
Uzağa, en uzağa bakıp ovuşturuyor ellerini ama artık gelen yok beklediği yolda
Giden gitti, kalan, unuttu
Miadını doldurmuş, devri geçmiş, ardiyeye atılan bir maşa gibi
Gürültülü kalabalık içiyle, bir başına, yapayalnız
Tahta masasının üzerinde
imamesi kırık bir tesbih ve yanında kehribar ağızlık
paslanmış bir tabaka
Ellerinde, tere batmış bir muhtar çakmağı
Parmakları arasında, ucu ucuna iliştirilmiş, sarma tütün ve kuyu bir çay
Hüzündan, teselli devşiren sahte mutluluğun ardında bitkin mi bitkin
Eskimez şiirlerin yankısı gibi çalınır kulaklarına rüzgârın ıslığı
iğdiş edilmiş ömrünün ucunda titreyen zavallı ihtiyar
Bezgin, üzgün, süzgün
Dizlerinde, kasketi, ceketi altında tümsek gibi duran umuzları
Dudaklarında, tebessüme zorlanmanın acı ısdırabı
Yüreği, sus arenasında mağlup savaşçı
Dudaklarında, herşeye rağmen ile başlayan bir şarkı
Ezgisi, hıçkırıklardan ayıklanmış ve
kıraç toprağa çınar ektik ile bitiyor
Gözleri, uzakları hep uzakları gözlüyor
Orada kalan gençliğine bakıp istihza ile gülümsüyor
Ve maveradan bir şair
-Bu şiir bitti, başka mısra gerekmez- (diyor)
5.0
100% (4)