0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
9
Okunma
Hafızam öyle yüklü ki ülkem kadar yorgunum…
Ömrüm kadar bıçak izi sırtımda.
Hayatla ilgili en kötü hikayeyi yaralarıma yama yaparken öğrendim…
Ben o yaraları sararken üzerlerinde parmak izini buldum.
Utandım üşümüşlüğümden.
Utandım etrafımı saran uçurumdan.
Utandım boşa akıp giden zamandan.
Yetmedi belki,
ama artık tamam !
Bir hiç uğruna kendimi avutmuşluğum,
heba etmişliğim yeter…
Kemiklerimi sızlatan bir özlemken
Tükürdüğüm bir şiir oldun işte sen.
.
Hiç şiir yazılmadı benim yaralarıma.
Ki ben senin kirpik uçlarını bile şiir diye okurdum.
Seninle yıkılmıştı etrafımı saran soğuk duvarlar.
Dört mevsimi bahar bilmiştim.
Bakışlarıma temmuz inmiş yüreğim ısınmıştı.
Yüzüne her baktığımda,
yüreğim kanatlanmıştı.
Utanmıştım boşa yaşamışlığımdan.
Utanmıştım yalnızlığımdan.
Sonra ne mi oldu?
Gelişinle yıktığın bütün duvarların enkazında bıraktın beni.
Yerle bir ettin her şeyi.
Sana inanmışlığımdan öyle çok azarlayıp kırdım ki kalbimi,
kendime bile üveyim artık.
Kim vurduya gitti gülüşlerim..
.
Küstürdün işte her şeyi sen.
Yok ettin içimde uçuşan kelebekleri.
Gözünden düşene kurban olurum derken kurban ettin kendine.
O ar damarı çatlamış yüreğine kurban ettin beni.
Kıyamet provası gibi bir sessizlik bıraktın ardında.
Bende sensizliğe hibe ettim beni.
Utandım seni sevmişliğimden.
Utandım yollarında hırpalanmış ayaklarımla sana gelişlerimden.
Utandım uçsuz bucaksız seni özlediğim günlerden.
Gökyüzünden çektim bakışlarımı…
Dağıldım,
savruldum ,
düştüm içimde ki köze.
Sevabı da günahı da senin.
.
Hâla saramadım lanet olası yaramı.
Hâla diyorum olsan şimdi şurda!
Hani göğsünün tam ortasına dayasam başımı.
Kokunu duysa burnum..
Onu bile bırakmamışsın..
Her gün daha çok dokunur oldu yokluğun...
Sayısız kere öfkemin ellerinde boğdum seni,
Kaç kere öldürdüm.
Her defasında
“Bir daha seni yazmayacağım” sızlanmalarının sonunda
seni yazarken buldum kendimi.
Unutulmuş bir alfabeden hece hece dilime düştün.
Ne yapsam bitmedin işte.
.
Ola ki içimin acısından sağ çıkamam.
Gülüşünle yıka beni.
Hiç ağlama…
O gün topla tüm dağınıklığını.
Bırakma beni ellere.
Olabildiğine yabancı kalsan da bana,
sana yenilmişliğimden tanı beni.
Gölgenin düştüğü yere defin et.
Bir kez olsun unut kalpsizliğini.
Yaşarken avuçlarından bir yudum mutluluk içmeyi nasip etmedin.
Bari toprağıma nasip et.
Gözü açık uğurlama beni...
ESRA NİZAM