2
Yorum
10
Beğeni
5,0
Puan
70
Okunma

Benden sonra yine ben,
bunu anlamam uzun sürdü;
çünkü insan önce
kendinden kaçmayı öğreniyor,
başkalarının içinde dinlenebileceğini sanıyor.
Bir sesin,
bir omzun,
bir “kal” cümlesinin
onu tamamlayacağına inanıyor
ve zaman geçtikçe anlıyor:
her durak geçici,
her yüz fanî,
her bağ bir gün
sessizce çözülüyor.
Ben de yürüdüm,
bazen isteyerek,
bazen sürüklenerek,
bazen sadece susarak.
Şehirler değiştirdim,
isimler biriktirdim,
fazla ağır gelen hatıraları
yarı yolda bıraktım.
Ama neyi geride bıraksam
içimde bir iz kaldı,
neyi kaybetsem
bana biraz daha benzedi.
Sevdim;
bazen kendimden fazla,
bazen kendimi unutarak,
bazen yalnız kalmamak için.
Kalbin de yorulabildiğini,
sevginin bile bir süresi olduğunu
geç öğrendim.
Gidenler oldu,
kalacağını söyleyip gidenler,
susarak vedalaşanlar,
ardında cevap bırakmayanlar.
Her gidişten sonra
kendimi topladım,
dağılan yerlerimi
sessizlikle sardım.
Ve anladım:
beni ayakta tutan
başkalarının varlığı değil,
kendimle kurmak zorunda kaldığım
o zor ama kaçınılmaz bağmış.
Zamanla aynaya baktığımda
aynı yüzü görmedim;
çizgiler çoğaldı,
bakış ağırlaştı,
umut daha temkinli yürüdü.
Ama o yüz
hâlâ bana aitti.
Ne kadar değişsem de,
ne kadar eksilsem de,
ne kadar yarım hissetsem de
beni taşıyan
yine bendim.
İnsanlar beni benden almadı,
beni bana daha görünür kıldı.
Acılar öğretmen oldu,
kayıplar dilimi sadeleştirdi,
suskunluk
en doğru cümleleri öğretti.
Artık biliyorum:
bu bir yalnızlık itirafı değil,
bu bir güç cümlesi.
Bir vazgeçiş değil,
bir devam kararı.
Çünkü hayat
herkes gittikten sonra başlıyor
ve insan
kendine kalabildiğinde
kim olduğunu anlıyor.
Ben kaldım.
Kaçmadan,
inkâr etmeden,
fazlalıkları geride bırakarak.
Çünkü en sonunda,
her yolun bitiminde,
her hikâyenin ardından,
her suskunluğun içinden çıkan
tek gerçek şu:
Benden sonra yine ben.
5.0
100% (3)