3
Yorum
11
Beğeni
5,0
Puan
50
Okunma
Sonbahar,
renkli ve soğuk elleriyle
uzak ovaya
bir yaprak bırakır
her yaprak,
geçmiş mevsimlerden bir ah.
Toprak,
her yaprakla
bir şey hatırlar;
söylemez,
ama içinde ağırdır.
Çiftçi,
toprağın çizgileri arasında
durur.
Gözleri arar
adı olmayan bir şeyi,
eski bir kokuyu,
unutulmaz bir sıcaklığı.
Yonca’yı gömer toprağa,
sanki bir hatırayı
yerin kucağına bırakır.
Bir çocuk,
küçük ayaklarıyla
yokuştan iner.
Gülüşü rüzgârdan hafif,
yaşamın en saf bahanesi.
Koyunlar sessizce otlar,
ve dünya, kısa bir an için
diz çöker
çocuğun neşesi
göğe ulaşsın diye.
Uzakta,
bir ocak yanar.
Alevi bilir
evler sıcaklıkla yaşar,
duvarlarla değil.
Patatesler közde pişer,
çocukluk kokusu yayılır;
annenin nefesi
fırının yanında duyulur,
ve insan fark etmeden
güvenin ne demek olduğunu
hisseder.
Bahçeler,
dökülen renkleriyle
söz dolu kalplere benzer;
yalnız gölgeli yapraklarla
konuşurlar.
Her ağaç,
elini kaldırır,
sanki bir umudu
göğün omzuna bırakır.
Ve sonunda,
günün son ışığı
dallar arasından süzülürken,
ova, çiftçi, çocuk, ocak, duman
ve son uçuşunu yapan kuş,
hep birlikte
sessiz bir akşam şarkısı söyler:
Hayat,
işte bu sessiz anlar
kalpte hafif bir titreşim,
küçük ama kalıcı
bir iz,
insanın ruhunda.
5.0
100% (3)