3
Yorum
24
Beğeni
5,0
Puan
221
Okunma

Fırtınanın hemen ardındaki deniz
Unutulmuş bakırın rengine bürünür;
Öyle bir sessizlik ki bu,
Yüzyılların kum saati devrilmiş de
Sadece tozun hissî çöküşü kalmış gibidir.
Hafıza, kadim bir zeytin ağacının gölgesi altında,
Ne bir ses, ne bir gölge bekler.
O, kaybolanın değil, hep orada olanın inzivasıdır.
İnsan, o gürültülü ve telaşlı an,
Güneşin eteklerinde eriyen buzdan bir kadeh.
Büyük bir hızla geçeriz, avuçlarımızda
Nehirlerin haritasını tutarak.
Şehirler kurarız, unutulmaya dirençli mermerden,
Her köşe taşına bir yalan fısıldanmış gibi.
Mimari, çaresizliğimizin dik duran kanıtıdır.
Oysa rüzgâr, o en eski gezgin,
Tüm duvarların arasından geçerken,
Aynı hikâyeyi tekrarlar: Kum. Ve zaman. Ve yeniden kum.
Biz, kendi gölgemizin peşinde koşan
Hüzünlü ama onurlu bir medeniyetiz.
Ve her kahkaha, her yemin
Bir saat kulesinin çanında eriyip,
Zamansızlığın geniş omuzlarına bırakır kendini.
Kalp, bir kuyudur; dibinde sessizce bekler
Tüm söylenememiş sözlerin tortusu.
Orada yatar, ne isyan ne de boyun eğiş; sadece oluş.
Kırılganlığımız, en büyük gücümüzdür belki de.
Çünkü ancak yarılan bir kabuktan sızar ışık içeri.
Bir elin diğerine uzanışındaki tereddüt,
En karmaşık felsefeden daha gerçektir.
Anlam, büyük soruların ağırlığında değil,
Paylaşılan bir fincan kahvenin buharında saklıdır.
Oysa toprak,
Parmak izlerimizi usulca silerken,
Bize kök salmanın yorgun, soylu sırrını fısıldar.
Bir tohumun sabrı, bir kayanın direnci...
Bunlar, yıkıntının üstüne düşen ilk yağmur damlasıdır.
Umut, bir cüret değil, bir devam etme biçimidir.
Yukarıda, göğün soğuk, kayıtsız atlasında,
Trilyonlarca kış uykusundan uyanır yıldızlar.
Onların parlaklığı, bizim küçüklüğümüzün görkemidir.
Boşluk, o sonsuz, kadife boşluk,
Bizi ne yargılar ne de affeder.
Sadece, varoluşun o devasa,
Anlamsızca güzel, kusursuz dengesini sunar.
Ve biz, son durakta
Kendi içimizdeki en eski sesi dinleriz.
Bu dengeyi idrak eden tek şey,
Bir anlığına parlayan insan bilincidir.
O ses, ne bir ağıt, ne bir zafer nâğmesi;
Sadece evrenin yavaş, ritmik nefesidir,
Her yıldız tozunda yankılanan.
Ölüm dediğin, bir nefesin
Bir sonrakine usulca devredilmesidir,
Ve yaşam, o kadim nefesin
Sonsuzluğa uzanan en masum yankısıdır.
Cemre yaman
5.0
100% (9)