2
Yorum
10
Beğeni
5,0
Puan
202
Okunma

|
gidişinle sönmüş gözlerin
o berrak gökyüzünün
hangi bulutundan mermi aldı ki ,
bunca bahçelerin ,
dağların ve tepelerin yuttuğu
ovalarda gezinirsin .
adım adım üstüne basıla .
ezilip büzülen gövden
tohumlanır belki yeni bir istilayla .
ve yeşerir hatta .
belki de ayaklanır göğe doğru ellerin .
ama sökecekler biliyorsun .
metruk düşlerin ,
bu mahalleye yeni gelen biri gibi
didik didik edilir ,
kimdir , nedir , necidir diye .
bulanık gözlerinle seyre dur .
sabah sesleri ötelerden duyulur .
bacaları tüter birazdan .
ayyaş duman ,
kalender rüzgar ,
ölmüşler , kalmışlar ,
o zaman ,
ayyuka çıkar feleğe kafa tutanlar .
I I
zaten mümkünatı yok biliyorsun .
ne biz olabilmiş bir kavramın ,
ne de ıdım ıdım uzaklaşan ellerimizin
aynı solukta buğulanmış aynalarda buluşmasının .
manasız geçitler işte .
deniz seviyesinden bilmem kaç metre yüksekte geçitler .
ayakların su toplamıyor , ağrımıyorda .
biliyorsun ,
kanatlanıp uçmak işin kolayı .
ama gidiyorsun .
korkarak ,
böyle alıp başını ,
başının çaresine bakmak için .
belki de kırklara karışır ümidiyle ,
olur ya ;
bakarsın sel olur yağarsın ,
bakarsın çığ .
ve sanarsın sonra ademoğlu çiğ .
pişmiş topraktan çağ ,
tel örgülerden bağ ,
varsın yüreklerden geç .
her biri
ayrı ayrı
dağ olmuş .
mnhrf
Kasım 25’
5.0
100% (2)