0
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
46
Okunma

Pencereden bakıyorum. Akşam, telaşlı bir el gibi gökyüzünün tüm renklerini çekip aldı. Sadece gri ve o grinin içinde, titrek bir sarı ile parlayan sokak lambaları kaldı. Her lamba, kendi daracık ışık dairesinde, yağmurun bıraktığı ıslak asfalta yalnız bir hikâye fısıldıyor.
Biliyorum, her evin içinde bir yaşam dönüp duruyor. Kahkahalar, yarım kalmış cümleler, demli çay kokusu, belki bir de kaçınılmaz hüzün. Oysa burası, bu pencerenin önü, tüm seslerin süzülüp sadece ritmin kaldığı bir yer. Kalbimin ritmi. Perdenin rüzgârla hafifçe dalgalanışı. Uzaklardan gelen, kime ait olduğunu bilmediğim o tanıdık melodi.
Bazen düşünüyorum, bu beton yığını, bu birbirine yaslanmış, birbirine dokunmadan yaşayan insanlar topluluğu, bir geminin kamaraları gibi. Herkes kendi kompartımanında, okyanusun derinliğini hissetmeye çalışıyor. Bekleyişler, ertelediğimiz o büyük konuşmalar, söylenmemiş "özür dilerim"ler ve "seni seviyorum"lar... Hepsi bu karanlık, nemli havada asılı kalıyor.
Ve biliyor musun, bu sessizliğin ortasında, ben en çok seni düşünüyorum. Tıpkı şimdi, bir sokak lambasının cılız ışığına tutunur gibi, geçmişin o küçük, parlak anlarına tutunuyorum. Şehir uyuyor, ama anılar asla uyumuyor. Onlar, bu düz yazının satır aralarına gizlenmiş, en gerçek şiir.
Hüseyin TURHAL