2
Yorum
8
Beğeni
5,0
Puan
105
Okunma

Bir dut ağacının gölgesinde başlardı yaz,
Toprak toz olurdu, biz oyun olurduk biraz.
Ayakkabısız günlerin en güzeliydi o,
Çamura basardık, yüreğimiz tertemizdi, saf.
Akşam saatlerine kadar gülle oynadığımız,
Yorgun düşsek de gülmekten vazgeçmediğimiz,
Okuldan sonra kütüphaneye koşup,
Ansiklopediden ödev araştırdığımız o günler…
Yağmurda giydiğimiz lastik çizmeler,
Su birikintisine düşen gölgemizle yarışan hayaller.
Annemizin onayı olmadan dışarı çıkmadığımız,
Ama bir bakışıyla dünyayı susturduğu o günler...
Bir dilim ekmek, biraz zeytin,
Bir de annenin gülüşü yeterdi bize.
Radyodan türküler süzülürdü akşamüstü,
Güneş inerken Asi’nin sessiz yüzüne.
Karpuz tarlasında kıkırdayan sesler,
Bir topun peşinde yitip giden saatler…
Kavaklar fısıldardı rüzgârla sırlarını,
Biz de inanırdık, çocukça, safça, her birine.
Bayram sabahları yeni ayakkabılarla
Koşardık sokağa, kalbimiz yüreğimizde.
Her evden mis gibi kahve kokardı,
Her kapı bir hikâyeydi Reyhanlı’da, her yüz bir sevgi.
Şimdi uzakta bir anı gibi kaldı hepsi,
Dut ağacı büyüdü, biz büyüdük sessizce.
Ama ne zaman toprağın kokusunu duysam,
Bir çocuk koşuyor hâlâ içimde —
Reyhanlı’nın sokaklarında, yalın ayak, gülümseyerek...
#MehmetYETEK
#geceyeşiir
5.0
100% (3)