0
Yorum
3
Beğeni
5,0
Puan
118
Okunma
Köksüz
Doğrul, kalk ve yürü hep ileri.
Ayağına takılan — affedersin — itin teki.
Elinde bir balta, savurur sağa sola,
Sen aldırma, revan ol yola.
Nifak tohumu düştüyse bir kalbe,
Huysuz bir hımar gibi sağa sola tekme.
Nezaket bilmez, akıl etmez, sözü bozuk;
Yıktığı yerin altında kalır, fark etmez, yazık!
Ne altından çağlarmış; süvarisi üç kıtada at koşturan,
Çil çil kubbeler ekmiş, içinde hatipler coşan.
Kalp ile kafa izdivacına nail olmuş mesut bir millet,
Temizlemiş toplumun içinden bir sürü illet.
Şimdi torunları bile kadrini bilmez.
Onların beklentisi olmaz; olsa idi zerre vefa.
Unutmuşlar mazinin altın levhalarını,
Susmuş dil, körleşmiş yürek, sönmüş sefa.
Kökü olmayanda olmaz dal budak;
Çiçek açmaz, meyve vermez, dünyasında yok bahar, yok ak.
Zira kökeninden utanana derler “ahmak”;
Işığı sönmüş, ne tarih bilir, ne vefa ne de hak!
Gafletin zirvesinde kulağı üstü yatar;
Eline alır bir kazma, işi gücü: yık ve kaz.
Söz dinlemez, ibret almaz, özü bozuk, sayısı az;
Ve gün gelir, kazdığı kuyuda bulur kendi sesini biraz!
Murat Kerem
5.0
100% (3)