su üzerinde ırmak
sular akıyordu,
su, su üzerinde; bir ırmağa varmak üzereydi, kapkara olmuştu, özüne ermişti, sular kaplanmış her yere; ağaçların yaprakları ıslanmıştı. deniz derya oldu; deryalar bulut bulutlar aktı, kara gölün suları doldu.. taştı, göz yaşları ile böylece sırlar da birbir ortaya çıktı, gözyaşının sırları değildi bunlar; karanlığın sırlarıydı: düğüm çözüldü, ölüm ait olduğu elin içinde; bir avuç içinde çiçeğini açtı, tohumu da yalnızlıktı yalnızlığın dokunmadığı bir ele yine aynı suların yağmuru dokundu bolca, böylece tutsaklık bir şaraba dönüştü gece ve gündüz içildi, damla ve damla, kanayan yaralara merhem olmaya çalıştı lakin olamadı, acıyı dindiremedi, her nasıl olduysa; acı kendi varlığında pek çetin bir kararlılıktaydı. güven acıya dönüştü, acı da yalnızlığa, yalnızlık üzüntülere üzüntüler çaresizliğe, çaresizlik bir girdaba, sonunda da adı bilinmez ve gözle görülemez hastalıklara, ve sonra ölüme, yelken açmaya benzedi durumu, kara gölün anlattıkları bunlardı işte. kara göl kurumaya devam ettikçe de kuruntusunda daha bir çok beden ölmeye ölmeden diz çökmeye, diz çöküp kalmaya devam edecekti. gölün suyu, sessiz bir anda eriyiverdi, kalmadı geriye herhangi bir kıpırtı, gölün tabanı da çıktı ortaya böylece, nice kemikler zavallı insanlara ait, nice ağıtlar kalmış avuçlarında ve daha zamanın anlatamadığı neler neler, "kabuslar, korkular, öfkeler, iç çekişler, dışa vuruşlar, aynalara bakışlar, çıldırışlar, delirmeler, düzelmeler, aynalarla konuşmalar, geceye bakışlar, yalnızlığa dalışlar, kurban gidişler, kurban arayışlar, insan arayışlar, deliler, ve delilleri, akıllılar, aklı sığ olanlar, derin düşünenler, düşünceden yoksun yaratıklar, buz kesenler, kıçı donanlar, etrafa laf atanlar, lafı sokanlar, laf sokulanlar terleyenler ağlayanlar, gülenler, hasret kalanlar, geceye bekçi olanlar, şişenin dibine oturanlar, hayata küsenler, hayatla henüz barışmış olanlar, kazazedeler, onları kurtaranlar, buz gibi soluyanlar, çok korkanlar, az korkanlar, hiç korkmayanlar, canı acıyanlar, can derdine düşmüşler, hastalık pençesindekiler, azap çekenler, cehennem yolcusu olmuş gözler ölümden korkanlar, asla korkmayanlar, korkup da çok merak edenler, merak edip de deneyenler, kendini hasta kabul edenler, kusanlar, boğulanlar, bağıranlar, böğürenler, kara gölün, suları, açığa çıkardıkları, kapkara olmuş hayatı tattıranlar, işte bunlar, gerçekten de hayat karşıtları, gerçekten de orospu çocukları, onlar gerçekten de orospu çocukları, onlar, inanın, tanrının unuttuğu piçler, küfrü hakkedenler, tükürün onlara, bağlayın onları, yakın artık onları, saptayın onları, öldürün isterseniz onları," diye diye, uğultular yükseldi kara gölün sularında; yağmurlar geri geldiğinde beklenmedik bir gümbürtü ile; yağmurun gümbürtüsü ile. |