0
Yorum
6
Beğeni
5,0
Puan
98
Okunma
Konuşuyorum, evet, kendi kendime konuşuyorum;
Belki de kimsenin duymadığı,
Duymak istemediği,
Duysa bile anlamayacağı bir sesle
İnsanın içindeki kelimeler dile gelmek,
Dışarı çıkmak ister,
Ama duvarlar sağırdır,
Ya da belki ben çok sessizim,
Öyle sessizim ki
Kendi sesim bile bana yabancı gelir oldu.
Bir zamanlar vardı, evet,
Bir zamanlar rüzgâr adımı yüksek sesle söylerdi;
Öyle ki ben bile şaşırırdım
Bu kadar net duyduğuma.
Ama şimdi,
İçimdeki en ufak fısıltı bile ürkütüyor beni,
Ne zaman bu kadar kırıldım,
Ne zaman bu kadar içine kapandım,
Bilmiyorum
Sadece hissediyorum,
Derinlerde bir yerde bir şeyin çatladığını.
Aynaya bakıyorum her sabah,
Her gece,
Her geçişte
Ve gözlerim hâlâ aynı gibi görünse de,
İçindeki ışığın başka birine ait olduğunu fark ediyorum.
Belki de ben,
Evet, belki de ben
Kendimi başkasının hikâyesine yazdım,
Kendi cümlelerimi unuttum,
Başkalarının noktasında durdum
Ve şimdi geri dönmeye çalışıyorum
Ama yol çok karanlık.
Soruyorum kendime,
Durmadan, usanmadan:
“Sen kimsin?”
Ama cevap gelmiyor.
Sadece yankı dönüyor duvarlardan,
Aynı soruyu bana geri fırlatıyor:
“Sen kimsin?”
Ve ben bu yankının içinde kayboluyorum,
Belki de hiç cevap olmadı,
Sadece sorular vardı
Hep sorular.
Ve işte buradayım,
Tam da burada,
Kendi sesimle konuşuyorum.
Kendi gölgeme anlatıyorum
Belki kimsenin bilmediği,
Kimsenin hatırlamadığı bir zaferi,
Yarım kalmış bir şiiri,
Tamamlanmamış bir cümleyi,
Ve hâlâ atan,
Hâlâ inatla yaşayan bir kalbi.
Galiba bazen insan
Sadece kendine anlatabilir her şeyi
Ve o anlatım,
İşte o anlatım
Şiirin ta kendisidir.
5.0
100% (2)