ÇOK SUSADIM
Düşlere kundakladım kendimi
Günü kurtarma telaşında yine saatler Aklımı sürükledim koridorlarda Kalp atışlarımda çırpındı iki kırlangıç Gamzelerime saklandı mahcup gülüşler Kaçırılan uçaklar gizlendi bulutlarıma Kurumuş bir sarnıçta, gazel dinledi ömrüm Anıların saçları sardı tüm benliğimi Yamalı giysiler giyindi çocukluğum Pençeli papuç sesleri kaldırımlarda Gökkuşağını doladım belime Çemberimde çevirdim dolunayı Halkalandı etrafımda gurbet kuşları Dallarımda kızardı domatesler İplerinde kurudu iç çamaşırlarım Kafayı demledi, meyhaneler Yeşili sararmış mevsimlerden kalmayım. Falez kayaları koptu yüreğimde Naif bir tabloda, hayata bakış açım Buruk yalnızlığa açıldı nilüferler Sabırla bekledi köşesinde mutluluklar Dikenlerini okşadım kederli hayatımın. Ayıplarımı örttü kara geceler Kutsal emanetler gibi, bayramlıklar Yıldızlar sakladı sırlarımı Kendi boşluğuna gömüldü dünyam Dost yüzler tanıdım, bir yanı karanlık Kar üstüne kar yağdı Davras Dağı’ nın Karınca seli aktı duygularıma... Duvarların ardında dinledim yeşilin duasını Sabır ağacına bağladım umutlarımı Kök boyalı acılar dokudum tezgahlarda Haykırsam sesim dönüp gelirdi bana Titrek alevler ürperdi, apseleri zonkladı pembe güllerin Kirkit seslerinde bölündü uykularım Güneş kırıntılarını topluyordu çöpçüler Yaşıyorum, çok şükür nefes alıyorum Su yerine şiir içiyorum, çok susadım… Sedat Erdoğdu- ISPARTA- |
kapısını çalacağı dostları ziyaret bir bir
yol uzun,
davras yüksek
Eğridir saoğuk
güller yaprağını dökmüş
Kovada yeşil değildir şimdi