Alçak ruhlu olanlar para arar, yüksek ruhlu olanlar ise saadet arar. ostrovski
redfer
redfer

uzak ve sıcak ülkelerin kum fırtınaları kadar

Yorum

uzak ve sıcak ülkelerin kum fırtınaları kadar

2

Yorum

13

Beğeni

0,0

Puan

362

Okunma

uzak ve sıcak ülkelerin kum fırtınaları kadar



Çıldırmaktan korkmuyorum.
Belki hepten çılgınım.
Çıldırmaktan korkuyorum.
Korkmuyorum, korkuyorum, kararsızım.
Belki içinde bulunduğum bu azapta
abes gelebilecek her ne varsa
yapmak üzereyim.
Acı çekmememi benden kim isteyebilir ki

Bütün varlığımı yıllardır yayıldığı, dağıldığı yerden
toplayabilecek güçteyim.
Bütün varlığımı dağıldığı zamandan ve mekândan
toplayarak bir araya getirebilecek
ve nihayet bütünlük duygusuna ulaşabilecek kabiliyetteyim.
Evet, öyleyimdir.

Her şeyin bir sonu olmaz mı?
Vardır elbet.
Mutlak huzurun çağrısı olmaz mı?
Olmalı elbet.
Nerede olduğunu görebilen insandan
daha bahtiyar kim var ki?
Söyle bana,
kim?

İçimden soğuk bir nefes havalanıyor,
ilk bakışta onlardan farkın yok.
Garip bir adamsın sen.
Öyleyimdir,
kim bilir.

Bir yabancısın.
Biliyorum, sen o’sun.
İlk bakışta ona benzemesen de
böyle yarı aralıkken gözlerin,
sen o’sun.

Sen benim kim bilir kaç sene önce tanıdığım,
hep başkaları tarafından kuşatılmış
o adam değil misin?
Kimselere anlatamadım seni.
Korkum,
anlaşılmamak filan değil.
Çılgın zannedilmek de değil.
Endişem sensin.

Bunun için sırrıma kimseler vakıf olamadı.
Kimsenin taşıyacak gücü olmadı günahlarımı.
Beraberce kala kaldığımız o zamanda
ve mekânda,
kim bilir hangi talihin sana bağladığı
şu çirkin yüzüne
bir an ürpermeden bakabildin mi?

Beni hem sevdin hem de kaçtın
ve korktun, değil mi?
Bunun için zaten gerideki hikâye bu kadar karışık,
tavırlar böylesine belirsiz.
Ben bir dağ köyünde doğmuş
garip bir adamım işte.
Çirkinim ben. Hiç güzel değilim.
Dağ başları kadar sert,
uzak ve sıcak ülkelerin kum fırtınaları kadar.

Yağlı ve isli kandillerin,
üzerine ölüm ürpertileriyle sarı ve titrek yandığı,
aydınlatmaya çalıştığı
dipsiz kuyulara benzer taşlıklar kadar…
Acımasız maceraların ardından
bir defa daha sağır ve dilsiz,
kendi üzerine kapanan küflü duvarlar kadar kirli.

Seni ilk gördüğüm günü bilir misin?
Kaç zaman evvel.
Varlığının en büyük eksiği ile ben,
utancı ile ben,
noksanlık, mükemmeliyet duygusunun teşnesi ben,
koparılıp getirildiği kara gecelerin gökleri kadar ben.
Ve sen yine şimdiki gibi.
Mahmur uykuların içinden
çiğdemli sabahlara bir ruh gibi,
bir rüya gibi süzüldün.

Bana emanet edildiğin o ilk anda,
ulaştığım bütünlük duygusu.
Tastamam, bütün, eksiksiz bir ruh.
Ama sadece senin yanında,
sadece senin acılarını, gözyaşlarını,
hatta mahremiyetini paylaştığım,
ikliminde bulunduğum anlarda.
Bu duyguyu koruyabilmek için hep sen lazımdın
bana.

Beni hiç gördün mü?
Sanmam.
Sanmam ama bana baktın ya.
Benimle ülfet ettin ya.
Benimle sabahları yakaladın ya.
Bana derdini, bana beni anlattın ya.
Beni ben olarak gördün ya.

Gördüğüm bana yetiyor.
Bazen oymalı endam aynalarının derinliğinde
ruhlarımız sarılıyor.
Bazen ince su sızıntılarının yıkadığı taşlıklarda ağlıyorsun.
Bazen sen kaçıyorsun da
ben saatlerce arkandan geliyorum.
Önemli olan senin var olduğunu bilmem,
sana ulaşabilmem.
Dağılmış, yayılmış olduğum yerlerden ve zamanlardan
kendimi toplayabilecek gücü idrak edebilmem.

Bazen en yakınında, en kuytuluğunda,
bazen uzağında.
Ama daima sen lazımsın bana.
Bir defacık gözlerimin içine baksan
ve bakışlarınla, “Seni tanıdım,” desen.
Basit bir adamı,
koca kentin kalabalığında boğulmak üzere olan
bir insan müsveddesini
kendi kendisine iade etsen.
Bir defacık gözlerinle gözlerimin içine bakman
ve hiç konuşmaksızın, bakışlarınla,
“Seni tanıdım, sen o’sun,” desen.

Her yandan perdelerin aralarından
bir ney sesi yükseliyor.
Çalan, söyleyen yok.
Varlığı ürpertilerime yönelik bir ney sesi.
Belki o çirkin adam ney üflüyordur.
Belki biraz evvel,
hıçkıra hıçkıra
ağlamadan biraz evvel,
gecenin öte yakasında,
odanın bir köşesinde çöküvermiş.

Sen neredeydin?
Şimdi neredesin?
Halime acı ve medet et, ne olur!
Şimdi artık ne anılar var ne de gözyaşları.
Şimdi artık anılar da yok, gözyaşları da.
Demek ki sen hiç yoktun
ve hiç de var olmadın.
Bense hiç biriydim.


redfer

Paylaş:
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Uzak ve sıcak ülkelerin kum fırtınaları kadar Şiirine Yorum Yap
Okuduğunuz Uzak ve sıcak ülkelerin kum fırtınaları kadar şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
uzak ve sıcak ülkelerin kum fırtınaları kadar şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
TUĞAL  KÖSEMEN
TUĞAL KÖSEMEN, @tugalkosemen
8.8.2025 14:57:26
başlık dizeleri altında,pasajlar halindeki bu müstesna serbest şiir,her zaman olduğu gibi.
kurgu,duygu ve sunun çıtası çok yüksek değerde bir şiir.okudukça insan feyzini artıran
nadide bölümler.değerli şairim sn.redfer kutlarım engin gönlünüzü,etkin kaleminizi.
saygıyla esenlik dilerim.
Dosteli_
Dosteli_, @dosteli
4.8.2025 20:25:41
Aşkın öteki yüzü bu olmalı Erircesine ,yanarcasına özleye özleye bekleye bekleye bir adanmışlık süreci. Yaşamda ne varsa aşka dair şiire ustalıkla nakşedilmiş. Keyifle okudum
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL