Neyzen ile Sohbet
Gülizâr Makamı’ndan
İsfahan’a geçtim Ney Taksimi’ni dinlemeye.. Ne gecem sabaha kavuştu, Ne gündüzüm akşam oldu Kayboldum sandım.. Öyle bir şikayet var ki; İçimde.. Ağlaya ağlaya adandım … Ve insan olduğuma, ağladığımı, anladım. Açtım en derinlerden Buselik’i “Ey” dedim, “Ney” dedim, “Neyzen olmak vardı şimdi” … Ve sordum önüme gelene: Evc dinledin mi evc? Ardından Evcara?.. Yaktın mı bir de cigara? Vardı mı elin sinene? Yandırdın mı içine, Pare pare ecdine? Vardın mı dengine? Hey gidi bir de zengine..? Girdin mi, nezdi ne? Gözündeki fecri ne? Neva ve Nihavent seni çağırır Yaklaşırsan Mahur’a Gözlerine bakma ha! Yum sıkı sıkı gözlerini Dinle Fecr’ini Anlatır sana Ecri’ni.. Segâh, Sultâniyegâh ve Yegâh Aşk’ı aradım dergah dergah Bestenigâr çalıyordu Neyzen İçimde Acem Makamı.. Dedi: “Nerden geldin” Dedim: “Acem’den” “Ol” dedi, “Otur” dedi. Tüm şaşkınlığımla Çöktüm hemen secdeye.. “Nasuhi” dedi, “Rast” dedi.. “Bilir misin, dinledin mi” “Rast benden uzak.. Nasuhi bana tuzak..” Eğdim başımı, devrildi gözlerim yere.. “Dur, dinle” dedi, “Bak ki; diyem derdini” … Ve aldı eline Ney’ini.. Dile geldi.. Acılarım azaldı dinledikçe, Aşk sarar oldu benliğimi.. İçimdeki “Be hey’ler” uyandı; “Hey” dedim, “Hey hey” İçimdeki haykırışlarımla.. Karcigar Makamı’yla cigerimden ağardım. Baş eğdim, Pençe durdum, Divana doğruldum, Yorgundum.. Zıpkın gibi oldum. Neyzen güldü, Dedi: “Gül-i zâr” Baktım, gözlerinde ‘Feyyaz’ var Dedi: “Aşk’a dair varsa içinde Özlem” Korktum cümlenin gerisinden Anlayışına sığındım edebimden Dedi: “Korkma, yaslan yüreğine.. Dinle kalbini, bil kendini” Bilirdim bilmesine içimi, Bilmezlerdi ki; Hûşu içindeki indimi.. Dedi: “Sen yoksun, Biz varız” Dedim: “Ben yok, Biz var” “Şu Cennet’in anahtarı kendi kalbinde” “Kalbim” dedim.. “Evrene dağıldı” “İyi işte.. Ya Ruh’un?” Dedim: “Ruhum, Eyyam’da kaldı” Dedi: “Zamanda kırma ruhunu” Dedim: “Hiçliğe karışamayan bedenimden kırıldı” “Var” dedi, “Al Ney’inin nefesini.. Dinle sesini.. Tüm Ruh’lar alır Feyz’ini” “Sen ki; yaslan yüreğine … Ve bil ki; dağ olmuşsun, Durgunsun.. Koy ver duygularını satırlarına Ki; okunsun. Korkma yalandan-yanlışlardan; Duygularına dokunulursa, Dokunulursun.. Kilim gibi” … Ve çıktım yola.. Dedim kendi kendime: - “Dokunulan kilim çok” (Kabına sığmayan bendenize, sorulanda “Kim o” diye.. Bundan böyle “Kilimci” dersem, şaşmayın Hiç’liğimden..” 31 Ekim 2008 Cuma Başlangıç 14:45:36 ve Bitiş 15:59:32 Gülizar Özlem SARAÇOĞLU NOT: Her hakkı mahfuzdur. |
Kelimeler değerli bir kilimin nakışları gibi desen desen çizilmiş. Yazarımızın kelimelerle arası zaten hep "pekiyi". :) Ya bir de demediklerine mi baksak, yani dokunsak...Dedik bile...:)