EY GÜL
EY GÜL
Tutsa ahım âfakı, az mı zârından ey gül, Ayrı düşmeyen bilmez aşkı yârından ey gül. Akif’in, bülbülünün figânı var gönülde, Söylemeye varmıyor dilim ârından ey gül. Ruhsuz kelimelerin eline rehin duygum, Gül dilince söyleyim sun esrarından ey gül. Baykuşlar yaygarada, bülbüllerin dili lâl, Dertliyim nâmertlerin ihtikarından ey gül. Bir amansız kâbusun girdabında mahkumum, Medet ver ceddi pakın iftiharından ey gül. Sisiler sardı çevreyi, mekanlar netameli, Ezildi omuzlarım kahrın bârından ey gül. Bu dolaşan bulutlar hayra alamet değil, Geçmedeyiz bir garip can pazarından ey gül. Mahzenlere kilitli şanlı günlerin yâdı, Ne bekleyim bu devrin nevbaharından ey gül. Kurulmuş kavşaklara iblisin tuzakları, Işık ver yollarıma şavkı nârından ey gül. Hâyal miydi kurduğum sevgi medeniyeti, Mevlânâ’nın, Yunus’un hoş nazarından ey gül. Dönüyor tennureler, neyzen mecruh, ney kırık, Geçti mefahirim hep kin hızarından ey gül. Kardelence ak paktı, temizdi duygularım, Çığ düştü düşünceme, bak efkârından ey gül. Fesat anaforunda boğuşmak düştü bahta, Usandım umudumun intizârından ey gül. Bir şafağa hasretim karanlığı yırtacak, Kurtulmak için ruhun inkisarından ey gül. Dilim budadılar, düşüncem kelepçeli, Bir cılız ışık varsa göster yarından ey gül. Tüm ulvi bağlarımı kopardı haramiler, Var mı nişan Fatih’in Rehgüzârından ey gül. Sefalet sergilendi vicdan coğrafyasında, Hicran düştü payıma devrin kârından ey gül. Tutsa ahım âfakı az mı zârından ey gül, Geçmedeyiz bir garip can pazarından ey gül. İbrahim Sağır |