ANTAKYA
ANTAKYA
Erken vaktinde bir günün, seyrindeydim uzaktan seni Uygarlıklar beşiği endamın hayran bıraktı beni Şarkı söylerken seni yeşilliğe çalan çamın aşıklarına İhtişamlı yüzün gülümsüyordu sabahın ilk ışıklarına Evlatların sabahın erken vaktinde işlerine koşuşur Rengarenk güvercinlerin gökyüzünde özgürce uçuşur Sende aşk bir başka oluyor notalarla yapraklar düşünce Sevgililer düşlenir rüzgar esip içler üşünce Sönmemiş hala, tarihe meydan okuyan keskin bakışın Zaten ülkemin barışına misal oldu binbir türlü nakışın Anılarımızı tazelerken aşka susayan güvercinlerin Anladım ki artık yorgundu fen ilmine inat eden semercilerin Kültürlerin ahenkliği durmadan dans eder eskimiş sokaklara Sevgi, dostluk, kardeşlik köprüdür olmuş sarı -esmer – aklara Önce bize rehberlik yapardı çarşı başındaki çınarın Sonra yorgunluğumuzu atardı köşe başındaki pınarın Diyarınla medeniyetlere çılan bir kapısın Zarif evlerinle semavi mabedlerinle erişilmez bir yapısın Bizlere özeldir, nice insanı eskiten tarihini koklamak Sönen sevdaları, kaybolan ağıtları bir bir yoklamak Belen geçidinden ovana inenlere tek tek gül sundun Her nedense gönüllere bir tebessüme taht kondun Ama ben sitemliyim güllerinin kırmızı-beyazına Bir merhabaya esaretimi verdi yitik Antakya kızına Sabahları selamlıyorum insanları ta uzun çarşıdan Çünkü her selama gülümsüyor yitik sevdam, karşıdan karşıdan |