1
Yorum
4
Beğeni
0,0
Puan
191
Okunma
Barutla harmanlanır arefenin kokusu Gazzede,
Sokağa serili bayramlık kefenler.
Minarenin yarasına asılmış ay,
Allahuekber yankısı göğsünde.
Bombalar yağar kurban kanı bekleyen topraklara,
Avuçlarında bayram şekeri yerine taş tutan çocuk,
Sıcaklığı sönmüş, anne kucağı boş,
Bir Besmele kalmış dudağında, donmuş, yarım.
Ey Gazze! Sen ki zeytin dalında bir gözyaşı damlasın,
Rüzgârın, feryadını taşır Sina çöllerine kadar.
"Biz hep burdayız" diyenlerin bayramı, bombaların gölgesinde,
Sükûtun ezanı çınlar, harap minarelerde, ağır.
Toprağa karışan kanla boyandı kınalı elleri,
Enkaz altında beyaz kefenli yavrular.
Hangi dil diyecek "Bayramınız mübarek olsun"
Her ev bir matem çadırı, Her gönül yaralı bir ceylan.
Kıyamet kopmuş sanki arefe vakti sessizliğinde,
Çiğnenirken cennet bahçeleri yahudinin çizmeleriyle.
Bebek gözlerinde, korkunun resmi durur,
Bir ninni değil, uğultusu düşen bombaların duyulur.
Ey Kudüs rüzgârı! Bu acıyı al da Allah’ın Arşı’na götür!
Gazze’nin çığlığı, Miraç gecesinden daha yakın belki Rabbine.
Toprak, şehit kanıyla bayram namazına durdu,
Güvercin, sapan taşında, özgürlüğün mührünü vurdu.
Bulutlardan utanır şimdi bayram sabahı güneşi,
Hüzün, çocuk oyunlarının yerini aldı sokaklarda.
"İyd" denir mi artık yıkıntılar arasında kalan neşeye?
Her "Sela", bir vedanın sesi; her suskunluk, bir isyanın nefesi.
Gazze! Senin bayramın, sabrın kızıl çiçeğiyle süslü,
Acının türküsü, direnişin nehriyle beslendi.
Dünya döndükçe, bu matem de bayram da hatırlansın:
Gazze toprağında şehitlerle bayramlaştı, asla yenilmedi!