14
Yorum
44
Beğeni
5,0
Puan
345
Okunma

Bir Ankara gecesinde
Tunalı’nın kaldırımları kadar yorgunum yine
Saçlarımda savrulan yalnızlık
Bir duvar saati gibi çalıyor içimde
Her tik biraz sen
Her tak biraz daha ben’siz
Kızılay’da insanlar geçiyor
Adını bilmediğim telaşlarla
Bense
Kitabımın arasında kuruttuğum
Karanfili yokluyorum
Sen kokuyor mu diye hala
Yağmur da yağmaz oldu artık
Ama gözlerimde sağnak sağnak şimşekler
Mütemadiyen bozkırın toprağını dövüyor
Ve bilirim
Kadın olmak
Şehre kendinden geçmek
Ve her kendinden geçtiğinde
Biraz daha susmaktı
Sen yoktun
Şehrin sesi bile eksikti bu yüzden
Bir bardak çay gibi kaldım
Demi kaçmış içi yanık
Ve hiçbir dudağın bana uzanmadığı
Bilirim Ankara’da aşk
Uçurum kenarında yürümektir aslında
Saçlarını açık bırakırsın
Rüzgâr alır götürür
Bir kadının yalnızlığı
En çok yokuş aşağı büyür
Karanfil tutan kadınlar gibiydim
Bir avuç inançla,
Bir yığın hayal taşıdım eteğimde
Sen her gidişinde
Bir şiir eksildi kalbimden
Ama ben hâlâ
Sabırla dikerdim seni dizelerime
Karakoç gibi sessiz
Atilla gibi asi
Bir gün dönersin diye
En sevdiğin şiiri ezberledim
Gölbaşı’ndan inen otobüsleri izleyerek
her iniş bir umut,
her durak sen…
Bir gün
Karanfil tutan ellerimle
Bir sokak lambasının altında
Yeniden karşılaşırsak
Göz göze gelirsek
Bil ki
O an
Ankara olur ayazlarımda
Kavruk cümlelerle
En çok ben susarım.
5.0
100% (20)