Ölçüsüzce biçilmiş bu kaftanı,
Bir yerlerden hatırlıyorum bu cehennem azabını,
Sanki yüzlerce nesildir:
Kirpiklerim tuz taşımış bir vahaya,
Bir kuyudan acı çekercesine,
Su niyetine,
Bir dehlizde dövüşürcesine canavarlarımla,
Cambazlıklarıyla,
Tüm suçları görmüşüm,
Tüm putları tanımışım,
Aşağıdan yukarıya;
Dünyanın bütün kumlarını yutmuşum,
Fezanın alnında parıldayan bütün yıldızları boğmuşum gibi,
Hafızam öyle eski püskü,
Tarihi bir yığın ki;
Bir yerlerden hatırlıyorum bu kaprisleri,
Ufak ufak büyüyüp kök salan yalnızlığın,
Sırtındaki kırbaç izleriyim,
Karanlığın gözündeki buğu,
Öyle tanıdık geliyor ki,
Bir aynanın karşısındaki:
Başka bir aynanın kırışıklıklarıyım adeta.
Bir yerlerden hatırlıyorum bu yalanları,
Sahtekar sevgiyi,
Faydacı samimiyeti,
Dürtüsel öpücükleri,
Tüm uzuvlarımı bağlayan kalabalığın,
İki yüzlü fısıltılarını,
Öyle eskidim ki kullanıla kullanıla,
Bir yerlerden tanıdık geliyor,
Bu işçilik,
Bu zanaat,
Bu ustalık!