0
Yorum
6
Beğeni
5,0
Puan
81
Okunma
Bir sancak yükselir, tarih susar…
Adını söylemeye cüret etmez rüzgâr.
Ne bir naradır bu,
Ne de bir ferman…
Bu, yedi iklime yazılmış bir kaderin yürüyüşüdür.
Altın kubbeler değil,
Toprak üstü çadırlar yeterdi onlara.
Ve o çadırdan çıkar bir bakış:
Yedi deniz titrerdi...
Bir padişah…
Secdede yüce, sahrada sade…
Ve etrafında yıldızlar gibi dizilmiş paşalar:
Sokullu’nun aklı,
Köprülü’nün bileği,
Barbaros’un dalgaları delen yüreği…
Onlar ki emir almaz,
Yalnızca emanet taşırdı.
Her biri birer dağ gibi durdu,
Zira arkasında Allah korkusu,
Ve önünde ümmetin duası vardı.
Yavuz yürürken çöllerde,
Yanında Sinan Paşa vardı…
Bir dua gibi konuşur,
Bir yıldırım gibi susardı.
Ve bil ki:
Bir devlet yalnız padişahla değil,
Paşaların secdesiyle büyür.
Onlar ki konuşmazdı,
Lakin tarih onların sustuğu yerden başlar...
5.0
100% (4)