3
Yorum
21
Beğeni
0,0
Puan
290
Okunma

“Nilgün Marmara’ya; saygı ile”
ah Nilgün…
ah ateşe gönüllü ateş böceği
ah dudağına dargın ıslık
olsaydın şimdi…
uçmayı unutmuş kuşları anlatırdım sana
gökyüzü vurulmuş
yuvası dağılmış kuşları…
ben anlatmasam da
Nil ile Fırat arasını kutsal toprak bilip
bütün kutsalları kana boyayanların
daha süt dişi çıkmamış bebeleri
Gazze’de bomba yağmuruna tutanların
gencecik kızlara
gelinlik yerine kefen giydirenlerin
eli kınalı anaları
acıdan lal edenlerin
iğrenç seslerini duyardın haber bültenlerinde
ah Nilgün…
“ey iki adımlık yer küre senin bütün arka bahçelerini gördüm ben” deyip
ölümle lades tutuşan küstüm çiçeği
olsaydın şimdi…
midye kabuğu gibi sahillere vururken
çocuk cesetleri
mülteci botuna mızrak sallayan medeni katilleri
sığınmacıya çelme takan faşist gazetecileri
anlatırdım sana
ben anlatmasam da…
hayvanın bile yapmadığı vahşeti
elinde buzlu Whiskey ile yapanları
masa başında kanlı haritalar çizip
parsel parsel ülke bölüşenleri
büyük salonlarda nutuk atan
küçük insanları
birleşmiş milletler sanılan fiyaskoyu
Unicef denen tiyatroyu izlerdin
yüksek çözünürlüklü ekranlarda
ah Nilgün…
ah kozasına küskün kelebek
ah hedefine aşık mermi
senin görmekten utandığın o arka bahçeleri
biz kuş cesetleri ile süslüyoruz artık
Noel çamı gibi…