ARTIK YAZMAYACAĞIM!...
Artık yazmayacağım! ..
Kalemimle vedalaştığım gündür bu gün..Kalemimin gözyaşlarıdır bunlar! .. Kırk yıllık kadim dostum, can yoldaşım, lisanım, feryadım ve gönlümün sesi “kalemimi kırıyorum! ..” Ve kalemimi kırarken, içimde ki bomba’nın da fitilini ateşliyorum! .. Ben de yokum artık…. Kalemim gibi! .. Çünkü; “ARTIK YAZMAYACAĞIM” Kalemiyle “yaşar” şair ve… ve “kalemiyle ölür! ..” Sen; ister “intihar” de buna, istersen cinayet! .. Ben mağduruyum bu infazın suçlusu değil! .. Madem ki “AŞK” koca bir yalandı, madem ki ben “yalan’ı sevdim” madem ki yalanlarla beslenip, yalanlarla ümitlendim ve madem ki sonunda tükendim o halde ben; “yalan” bir kalemşördüm nihayet! .. Ve sen; Konuşan, ağlayan, yazan, çizen ve susan! .... SEN! ..... Konuştuğunda; Anlamlandırmalıydın bütün sözcükleri, soyutlamalıydın tüm yanlış anlamalardan… Sesin duyulmalı, anlaşılmalıydı ne dediğin! .. Yerine ve zamana göre değiştirmeden…, her hal ve şartta korkmadan…., dişlerinin arasında ezmeden kelimeleri….. böylece konuşmalıydın! ... Çizdiğinde; Çocuksu sevinçlerimi, korkularımı çizmeliydin tuvaline, sonra bir fırtına resmi ve kasırga… sonra “tufan” Ve geriye kalan enkaz ve harabeleri göstermeliydi her fırça darbesi.. Siyah siyah noktaları damlatarak tuvalin beyaz yüzüne, gözyaşlarımı resmetmeliydin! .. Çizdiğinde böyle çizmeli anlamlandırmalıydın, bir anlamı olmalıydı çizgilerinin! ... Ağladığında; Çaresizliğini gölgelemek, zayıflığını, korkaklığını, basiretsizliğini saklamak için, Gözyaşlarının ardına sığınıp “aczin” parçası olmak, itiraf edemediklerinden kaçmak ve sıyrılmak için, Yapamadıkların adına değil, “yapmadığın” ve “tercihlerini” kendi istediğin şekilde kullandığın sonuçlar için “ağlamamalıydın! ..” Ağladığında, bu; Yüreğinin ağlaması olmalıydı, gözlerinin değil! .. Riya kokmamalıydı dökülen yaşlar… Ağladığın da böyle ağlamalıydın! .. Yazdığında; Sivri olmalıydı kalemin, kelimenin en hasını, cümlenin en vuırucu olanını seçmeliydin…, içimi titretmeli nefesimi kesmeliydi vurguların! .. Aşk kokmalı, sevda tütmeliydi satırların, yazacaksan böyle yazmalıydın! .. Daha sonra pişman olup üstünü çizmeyeceğin, silgi kullanıp silmeyeceğin şeyler olmalıydı! .. Sustuğunda, ki; susmuştun! ... Bende susacağım! ... Lakin senin cehennemin olacak benim suskunluğum! .. Sindirerek oku! .. Tekrarı olmayacak! .. Bir şairin susuşu “Kıyametin kopuşu” kaleminin kırılması ise “depremlerin sonucu” gibidir! .. Hülasa; Senin için dün ne yazılmış, hatta düne kadar yazılmış ne varsa hepsini yakıyorum! .... Kalemimin kırık parçalarını da! .... Yüreğimi ve tüm yaşanmışlıkları karanlığa fırlatıyorum! .. Şaire yaraşır biçimde “ŞAİRE AİT NE VARSA” katlediyorum! .. Senin yarım bıraktığın “cinayet teşebbüsünü” katliamla tamamlıyorum! .. Konuşan tek yanımı “Kalem’imi de” susturuyorum! .... Yoluna çıkacak tüm yollardan dönüyor, yoluma çıkan tüm yollara “barikatlar” kuruyorum.. Hayatından eksiliyorum… Sen; eksiği hissetmesen de, “eksiklikten bahsetmesen de” Var olduğu “iddia edilen” dostluğu, arkadaşlığı, yarenliği ve yine “Var olduğu yalanına” kendimi inandırdığım aşkı, sevgiyi, sevdayı, mazinin çöplüğüne ve bilinmezliğin zindanlarına gömüyorum! .... Geriye; Ne anlatılacak bir masal(!) , ne közüne üfleyecek rüzgar, ne yanaklardan süzülecek bir damla nedamet, ne tebessümle yad edilecek bir anı, ne de muhabbete dair bir konu bırakıyorum! .. Yarınlara bakarken, ibretle temaşa ettiğim “umutların” yok oluşunu gördükten sonra, geriye bakıp “her ne varsa” mazide tarumar ediyorum! .. Makale, şiir veya edebi bir kompozisyon değildir bu yazdıklarım.. “Susmadan” az önceki son nefes alışlarımdır! .. ŞAİR SUSMUŞSA ÖLMÜŞ DEMEKTİR VE ÖLMÜŞTÜR ŞİİRLERİNDE KİM VARSA! .. ELVEDA Aşka dair ne varsa, aşkı anlatan kelimeler, kırık kalemim, şiirlerim, şiirleşen düşlerim ve kırık yüreğim, ELVEDA! ....... ’Gönlüm sevmeden önce ne bir çöldü ne vaha Sen arkanı döndün ya! .. Gayrı yazmam bir daha! ...’ Kadir Albayrak |
Sen arkanı döndün ya! .. Gayrı yazmam bir daha! ...’
üstad sakın sende bizlere arkanı dönme çok güzeldi tebrikler