1
Yorum
7
Beğeni
5,0
Puan
95
Okunma
sen saadetten ne anlarsın
çocuk
anlatsam sana öykülenmiş
ağılı üzüm sandıklarını
içlerinden baharlar fışkıran
yemiş ağaçlarını
perili bir ormanı çizsem avuç içlerine
parmak uçlarının terlerini
silsem yıldızlı bir gökyüzüne
sen saadetten ne anlarsın
çocuk
bir kubur versem sana
aynalarla aylarla bezenmiş
şatafatlı atlar bağlanmış olsa
bahçesinde tomurcuklanmış
ayva çiçeklerine
bir kubur versem sana
kedersiz dönse
kirpiklerinin çeperinde
sen yine de saadetten anlamazsın elbet
ben de inandıramam seni
bu demirden sarkacın gölgesine
öyleyse
ne diye ruhun dizlerimin dibinde
neden bir mermi gibi
koşarsın bu karanlık öykünün peşinde
sen salıncaklarda yanmış kirpiklere
sayılmayan gökyüzüne
gelmeyecek müjganlı günlere benzemişsin
yine de sana rağmen
atlar koşumlanmış
bahar yeniden ekilecek kıvamda
en güzel söz
söylenmedi henüz
böyle dinleme karanlığı
ben sular duruldu
şarkımız sustu
bu öykü bitti demedim daha .
.
5.0
100% (1)