1
Yorum
3
Beğeni
5,0
Puan
63
Okunma
Talikacı, eski İstanbul’un dar sokaklarında yankılanan nal sesleriyle geçip gitmiş bir meslek erbabıydı. Şimdi ise Datça’nın taş yollarında, Terinos ve ailesini taşıyordu. Arabasının ahşap kasası biraz eskimiş, ama hâlâ sağlamdı.
Terinos, yanına oturan hanımı Keliternos’a dönüp, “Bak hanım, yıllar önce bu arabalardan İstanbul’da çok vardı, ama şimdi kayboldular,” dedi. Keliternos ise oğulları Timenos’un heyecanına gülümseyerek karşılık verdi. Tontonitos, arabanın arkasında oturmuş, hoplayıp zıplayan gövdesiyle bir an önce sahile varmayı bekliyordu.
Nikos, kilolu bir adamdı. Güneşten yanmış yüzü, eski günlerin hikâyeleriyle doluydu. “Ben de bir zamanlar büyük şehirde çalıştım,” dedi Terinos’a, “ama orada artık talikamızın yeri kalmadı. Buralar daha güzel.”
Terinos başını salladı. "Haklısın dostum," dedi, "buralar hâlâ özgürlüğü hissettiriyor."
At, ahenkle yürümeye devam etti, Terinos’un avare dünyasına doğru…
5.0
100% (2)