2
Yorum
17
Beğeni
0,0
Puan
110
Okunma
değişmez sanma
değişir insan
değişir ve evcilleşir
ölürüm de boyun eğmem derken
bakarsın
kabullenir gönüllü köleliği
beşik ile tabut arası bu kalp çarpıntısın da
birileri çocukluğunu çalıp
tek tek çekiçle kırarken o mavi bilyelerini
öfkenin kollarında uyuya uyuya
öğrenirsin içindeki çocuğu ninni’siz büyütmeyi
puşt bir mavzer ıslığı uykularını bölüp
sırasız gelince ölüm
göğsünde çığlık biriktire biriktire
öğrenirsin mezar eşelemeyi
her aşkın sonun da
yalnızlığa düşünce kum saatinin son kumu
dağına küsmüş bir bulut gibi
sırtını aşka dönüp
kaya kovuğuna hapsolmuş sular gibi
öğrenirsin içten içe çürümeyi
bu çok bilinmeyenli denklemlerdi
yaşamın bana öğrettiği
benim için hayat…
iniltiler içinde
kanlı
terli ve kokuşmuş
bir savaş meydanıydı
sen bana savaşların olmadığı
çocukların ölmediği
kadınların kadınlığından utanmadığı
duru sular gibi bir barış getir
Filistin kadar acılıyım
Afrika gibi gülmüyor yüzüm
sen bana gök gürültülü bir kahkaha
hiç gülünmemiş
bakir bir gülüş getir
içine kırkikindi acılar gömmüş
bir kanar dağım
artık güneş damlamıyor içime
avcısının yolunu gözleyen bir av kadar
umarsızım
esirgeyen ve bağışlayan Allah’ın adıyla
bana bir nefeslik aldanış getir