7
Yorum
33
Beğeni
5,0
Puan
342
Okunma
Önce gözlerin çekildi gözlerimden
tamda orda başladı
Kırık bir sonbahardan düşmeye ömrüm
derken isyanlar ihtilaller
Susmak ve konuşmak Araf’ında
ağzımda ateşe tutuşmuş
zapt edilmez bir vaveyla
Konuşsam , göğsümün rahlesinde
çığlık çığlığa siyah bir gül kanar
Sussam , aşkının kuyusunda umudu kuşanmış
Yusuf-i sabrımın perçemi kopar
Gözlerin diyorum sevgili gözlerin
Sana beslediğim şiirleri ,
Umuda dirence ve maviye boyadığım türküleri
boynu bükük
kara kıştan kurtardığım çiçekleri
Sen üşüme diye
içimde sarmaladığım haziran sıcaklarını
Ve
Avuçlarımda palazlanmadan vakitsiz göçe duran
Kırlangıç sürülerini
dahası yüreğimi
Henüz doğmamış günlerimi
Nasılda yerlere düşürüyordu
Yağmura mektuplar yazan
kendi gölgesine ağlayan silüetimi
şimdi hislerim ilk sevmelerim
Artık umutsuz, yaralı
Kanadı kırık bir düşe benzer
tüm iç çekmelerim
Ah benim pencerenin buğusuna
bile sızlanan merhametim
başında sevda yelleri esen
deli hallerim
şimdi nasılda darağacında sallanır
bir bir ölen zavallı iyi niyetlerim
tamda o gün orda kırıldı
beni ikiye ayıran fay hattı
Yıkımlar depremler
yerle yeksandı
annem kokan
babam gibi heybetli
ilk karın tokluğum
çocukluğumun başkenti
gözün aydın
virane oldu gönül tahtım
kaldım şimdi
toprak damı çökmüş evsiz
muhacirler misali vatansız ve de kimsesiz
Sonra tutunmaya çalıştığım
Saçların kayıyordu
tel tel
İçimi birbirine katan
rahvan atlar misali
bozkır kokan ellerimden
Saçların, saçların ki
Güneşten dolunaya uzun yolculuklara sebep
saçların ki
Serçelerin kalbi
Mezopotamya’nın bereketi
esmer çocukların düşleri
Surların kudreti
Dicle’nin heybeti
Dağ kekiği
Ah saçların
bulutlara dokunan
yağmuru ağlatan
İçimde ki rüzgarın
var oluş sebebi
Derin bir çaresizlik çöktü
umutla güvercinler uçurduğum bakışlarımdan
Ve
Suyun sızısından
tuzun acısından
gülmeyi öteleyen gözlerimden
kılıç kirpiklerimden
aynaları unutmuş
gam yüklü yüzümden
yaralanmış göz yaşlarım
birer birer süzüldü
yağmur edasında yanaklarımdan
Sandım ki insan
En çok kendine ağlar
En çok kendine kanar
dahası çokça kendine yanar
sayende şimdi anladım
Hiç bir şey böylesi acıtmamıştı yarım kalan bu hikaye kadar
Daha henüz yitirmişken
Gözlerini ve saçlarını
Sesin, sesin ki
uçurum kenarında filizlenen yankı gibi
Annemin dilinin altında zılgıt, avuçlarından göğe uçurduğu dua gibi
kundakta ki varlığımın müjdeleyicisi;
Gönlümce, hesapsızca ağlamalarım gibi
Ah kıyamadığım seni
en çokta seni
nasılda paramparça ediyordu
dilimde ki yangına su taşıyan
Karınca sürülerini
Sesin, ah sesin sevgili
gökyüzünün sızısını kalbinden öptüren sesin
Bir kavmin yitik oluş sebebi sesin
Giyotinsiz baş kesen
Urgansız nefese hasret bırakan sesin,
denizin dalgalarına çarpa çarpa
Bırakır beni çöl fırtınasının ortasına
Bir Allah
Bir ben
Bir gözlerin
saçların ve de sesin bilir
Ayrılığın koynunda üryan büyüttüğüm sevmelerimi
Kimseler bilmedi
sabahın seherine henüz bulanmamış
sızılı yüreğin gövdesinde
kendisini doğrayan zift kokulu yalnızlıklarımı
Kimseler görmedi
Pencere kenarında
bakışları kapı eşiğinde
çıt etse dışarı
Kalbi ellerinde
heveslerinden vurulan nöbetlerimi
Ve hiç kimse duymadı
Ölüme sever adım koşan besmelesiz
İntihar teşebbüsü sen(s)siz çığlıklarımı
Fırat Yetiş
5.0
100% (11)