0
Yorum
10
Beğeni
5,0
Puan
209
Okunma
Gün dönümü saatler sakladım kendi kendime
Hiç değilse bir baksan çığlıkların sararmış yaprakları
Mevsim ki sonbaharıdır çıplak tepelerin, histerik uçurumların
Üstelik siyah bir fötr şapka kadar da gizli değil kokusu
Samimi bir çift ele rastlarsan selam sar urbana unutma
Esaslı korkular düşüverir bir kuyunun ensesinden aşağı
Hangi öyküde kaldıysan bilirdim pencerelerin bakışından
Sudan geçen çizmeleri aşan suların utangaçlığı gizlenmiş
Sormadan beyaz kuğuların göllere olan yangınını
Bilirdim elbet sürek avına benzediğini düşüncelerin
Batmış güneşe karşı mı okunur son gazetenin soğukluğu
Bu çağda üşüdü sözler tasdikli bir noter yalnızlığında
Kumdan kaleleri kurmadan düşecek hayallerin büstü
Bu son olsun diyecek mi gökten düşen elmaların sihri
Nasıl bir perdeye takıldı tarihin tozlu ayakları
Bilmem hiç konuşmaz mı eskide yıllanmış kelimeler
Gizlenmiştir dokumasına tezgahta kalan bir kilimin
Görmek en ağır yazgısı mıdır bilmenin kelaynak kuşlarını
Niçin böyle söylenmeden anlaşılmaz kurgusu son girdabın
Güzelin boynu kalın artık susmak vakti yaklaştığında
Piyasada sansürlenmiş kumbarasına sarılmış çocuklar
Birkaç kelam sorsan kulakları sağır ağır meydanların
Kocaman bir hafriyat sürükler toprağın sancısını anlamaz
Temellerine oyulmuş bir dinamit sanırsın ki ilk defa
Taş yapılı bir evin örümcek ağlı şehrine serilmiş
Adımların kusursuzluğuna öykünülmeliydi bir zamanlar
Bildim ki soluklanmalıymış insan da
Tesbihe çekilen kırk yıllık bir inzivada
23.40
susmayı öğrenmeyi de öğreniyormuş insan..
5.0
100% (1)