Çirkin ve zarafetten yoksun bazı kadınlar, gerektiği gibi övmesini bildiklerinden, ömür boyunca sevilmişlerdir. andre mauroıs
Oğuz Can Hayali
Oğuz Can Hayali

GİDERAYAK (2)

Yorum

GİDERAYAK (2)

0

Yorum

3

Beğeni

0,0

Puan

183

Okunma

GİDERAYAK (2)

“Nâzım Hikmet 15 Ocak 1902’de doğdu. Nâzım Hikmet tam 123 yaşında. Gençlerin alışık olduğu biçimde söyleyeyim: #nazimhikmet123yasinda.
Görüyorsunuz işte: Onca yasak, onca baskı, onca sansür, onca yıl hapse tıkmalar, idamla yargılamalar, hem kendisini hem de eserlerini yok etme çabası için verilen onca uğraş... Sürgünde peşine adam takmalar, dinmeyen düşmanlık, vatandaşlıktan çıkarmalar, ölesiye hasretini çektiği vatanından, dilinden, toprağından uzak tutmalar. Bitmeyen, eksilmeyen, eskimeyen bir zulüm.
Hepsi boşuna. Ne yapsalar boşuna! Şair yaşıyor! Eseri de yaşıyor! Zaten kendi de söylemişti. Kızıl saçlı bacısı Piraye’ye yazmıştı mektubunda:
“Ben kendimin, her namuslu insan gibi yurtsever ve halkını sever olduğunu bildikten, bu hususta vicdanım rahatken, birkaç münferit yalan kusmuşlar umrumda değil. 20 sene sonra, 50 sene sonra, birçoğunun adını bile unutacak Türk milleti. Halbuki bu millet var oldukça, yeryüzünde Türkçem konuşuldukça, ben bu dilin ve bu halkın en namuslu şiirlerini yazmış insan olarak yaşayacağım. Sen üzülme.” (Sayın Yazar Zeynep Oral‘ın 12 Ocak 2025 Pazar günü Cumhuriyet Gazetesi’ndeki köşesinde yayınladığı NÂZIM HİKMET 123 YAŞINDA adlı yazısının başından aynen alıntıdır. Yazının tamamını okumanızı öneririm)

Evet sevdik,
evet övük,
evet bu yolda öldük...
Ama gidemedik;
„Giderayak işlerim var bitirilecek, giderayak()
Kurtardım ceylanı avcının elinden
Ama daha baygın yatar, ayılamadı
Kopardım portakalı dalından
Ama kabuğu soyulamadı
Oldum yıldızlarla haşır neşir
Ama sayısı bir tamam sayılamadı
Çektim kuyudan suyu
Ama bardaklara konulamadı
Güller dizildi tepsiye
Ama taştan fincan oyulamadı
Sevdalara doyulamadı
Giderayak işlerim var bitirilecek, giderayak.“
Diyen
Nazım Hikmet Ran’ın peşinden.

Bugün ben 72 yaşımda
bakıyorum hâlâ kıvaçla
Haydarpaşa Ana Garı önünde duran
onun tunçtan
heykeline;

„Düz, yalın ve bilge 3 merdiven üstünde
bir Bronz Heykel.
Kalın, uzun, kışlık mahpushane abasını sermiş altına,
bir dizi kırık, diğeri düm-düz çaprazladığı
ayaklarını
denize doğru uzatmış
hafif yana yatmış
oturuyor.

Bir eli
ütüsüz-kırışık keten pantolonunun dizinde,
öbürünün dirseği
yanda duran mermer sandığın üstünde.
Elinde
ucu süngü gibi sivri tunçtan kalemi ile...
Hayır yazmıyor!
Neden mi?
Yazsaydı kağıda değerdi kalemi!

Tunç Heykelin
dirsek altı kağıt bir rülo,
-Mermer oda-
sığmıyor kağıda,
salarak kendini aşşağıya,
basamak-basamak basarak merdivenleri,
dalgalı bir örtü gibi
kayıyor İskele Meydanı‘na.

Bu adam
bıçak gibi ağzını açmadan
tutuyor elinde
demir, bakır, kalay, kurşun karışımı tunçtan kalemi.
Öne eğimli boynu uzamış dim-dik ileri,
kıpırtısız, kararlı, mağrur ve derin gözleriyle
ne bakıyor kağıda
nede kalabalığa.

İki martı;
-tunçtan değil, canlı-
Biri kıvırcık saçları üzerinde heykelin,
diğerinin boyu heykelin kulağına değin,
ilkin birşeyler söylüyor,
sonra başını öne eğip, kanat çırpıp gülüyor
-yada bana öyle geliyor-

Heykel Mağrur,
heykel ciddi,
heykel tunçtan,
heykel taş gibi suskun duruyor
kıpırdamadan.
Heykel, heykel olmanın,
bu merdivenlerde oturmanın
sorumluluğunu duyuyor."

Diğer martı;
-heykelin kıvırcık saçları üstünde duran-
açtı gergin kanatlarını çırpmadan,
kayıp-kondu diğer omuzuna bu sorumluluğun.

Her otu yemesini gayet iyi bilen ben,
Martıca’dan hiç anlamam ama,
zannımca;
Haydarpaşa Garında"(
)
Diye başlayan bir şiir konuşuluyor;

"1941 baharında.
saat on beş.
Merdivenlerin üstü güneş
yorgunluk ve telaş.
Bir Adam
merdivenlerde oturuyor
birşeyler düşünerek."

Memleketimden İnsan Manzaraları Şiiri’ndeki;
Garip şeyler düşünmekle meşhur olan
Galip Usta değil bu adam.
Belli ki
kalın, uzun, kışlık mahpushane abası üstünede merdivende oturan
şairin kendisi.

"Merdivenlerden Mahkümlar çıkıyordu
şakalaşıp
gülüşerek.
Üç erkek
bir kadın
ve dört Jandarma.
Erkekler kelepçeli,
kadın kelepçesiz,
Jandarmalar süngülü.
Mekdivenler üstünde bir kayısı gülü,
bir cigara paketi, bir gazete kaadı."

Bir mahküm başını kaldırıp heykele baktı;
Mahkümlar durakladı.
Jandarma Hasan
tokalaştı Ahmet onbaşıyla,
Jandarma Haydar
aldı yerden boş paketi
soktu cebine"

Dur hele Kara Zurna,
sen yine hepten sapıttın!
O günün Ana Gar’ını
bugünün "İstanbul Kültür ve Sanayi Fuarı" yaptın
yinede birşey demedik;
"Mahkümlardan biri şairin kendisidir." dedin,
haydi onuda yedik!
Diyelim ki;
Merdivenlerde durup heykele bakan mahküm şairin kendisi,
ya bu Tunç Heykel de neyin-nesi?
Ayrıca;
1941 Yılı nerde, bugün nere,
aradan üç çeyrek yüzyıl geçmiş bre!
Bu mahkümlardan biri
nerden bilebilirdi ki
günün birinde
bu Merdivenlere
heykelinin dikileceğini?
Sen karıştırmışsın herşeyi.

Valla,
75 Yıl nedirki Usta?
Bakarsın üç Çeyrek yüzyıl sonra
-tahminen 2100 yılı ortalarında-
martı olarak tekrar gelirsem dünyaya,
konarsam kıvırcık saçlarına bu sorumluluğun,
uçmadan gergin kanat açar,
çırpınmadan sıçrar,
kanarsam omuzuna,
fısıldarsam martıca kulağına
75 yıl önce yazdığı şiiri,
-75 yılda gelmişse ustam buraya kadar-
demekki daha bir 75 yılı var
burada heykelinin dikileceği.

Bence şair
ileriyi görebildiği sürece şairdir!
İnsan olduğu için ölür,
yıllar sonra gelir aynı merdivenlere
dikilen heykelini görür!“

(*) Yana yatık/içeri dizeler HAYDARPAŞA GAR OTELİ ŞİİRKAYELERİ (9)‘dan küçük bir alıntıdır. Devamı olan 2.Kısım EMEKLİ MUALLİM MUHARREM KADİR ve 3. Kısım ELVEDA KAEDEŞİM DENİZ şiirlerimi lütfen okuyunuz .

Paylaş:
3 Beğeni
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Şiiri Değerlendirin
 
Giderayak (2) Şiirine Yorum Yap
Okuduğunuz Giderayak (2) şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
GİDERAYAK (2) şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Bu şiire henüz yorum yazılmamış.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL