Geceydi otuz beş sesli bir ölüm aldım yolluğumakapılar kapandı aklı dışarda uyanık yavrulardı ardımdan sahip yüze asıla kalan zemheri ayazı ezberiyle koşturan yüzü yüzünde gergin üstelik kapalıydı özlemlerini dudak çatlağında gezdiren üşüyen ruhuyla nasırını tembihleyen nice yaşdaşım yarım ağızlı bir zürbe merasimi ölüme sırt çevirip afaklarda görünen metal kanatlı avcılara yol aşıydı derdim dağ boşluğunda kaybolan sesimle sırtımın nasırı ekmek kokar deşme öl ve is kokulu otuz beş ruhu alınmış yaşıma sarılmayan yanık yanımın çağ kılıfına kısır sesim zeminden besli bir ölüm hamalı bir ülke kurbanıyım deşme ferman esiri indikçe derine ekmek kokar nasırım yolluğumdaki katığıma ölüm sürmüş kavmim bir anlam sakiniyim andırıyor gözlerin geceyi biraz üşüyorum otuz beş yanık köz yaşıma Ş i m o |
Yük dediğin ,şu ahiri ömürde ; bir lokma , bir hırka
ağırlığınca , uzanmaktı yokluğun koynuna .
Bir kuş hiç bu kadar soğuk olmamıştı ,
ve bildiğimiz, göklerden gelenin özgürlüğüydü
imtihan olmadan evvel ölümüyle.
Özgürlük , bir havar kadar yakın şimdi , anaların
boynu büküklüğüne ...
Acı da kutlanılır mı bilemedim .
Yüreğin dert görmesin şair .
Saygılar .