M i h r eimamesini aldatacak kadar gaflete düşürüp ruhumu sağımın meleğine günah sızdırıyorum çok eskiyen bir hitabın buyruğuna ha vardım ha varıyorum içten bir birileri ile bileşik iki harf eti var avuçlarımda birine cümle değse diğeri bir kelimenin derisini sıyırıyor dilimden şimdi aklımın ağzına uğrayan fikri söylesem içimi ısırıyor zaman süsleyip harflerimi sunsam da eskiyene dil damağı kapılarını açıp eriyor Mihre işte o zamanda bir gecedeyim makamım zamanla uyuşmuyor inceden bir yaşam alıveriyor ellerini benden sormak aklımın ayağına takılıyor bir süre duruyorum ve sonradan duyuyorum durak deniliyor dinleyenlerin diyarında ağzı kırık sol akıntılı bir ahkam kesiyor sesim yolunda uzuv hâkimi hani durduk yere darası eksik bir har kımıldıyor ininden Mihre diyorum kılıfı yoksul ve lal içli bir zaman biçimi sağında zarifçe uyuyorum ne doğuyorum ne de doğruluyorum ben uymuyorum o zamana bir de o yolun çağrısına Mihre yol geliyor o yol bir yüz eğimine ben bir zemin seyrine dalıyorum zamanın koynuna her vardığımızda duruşuyoruz ve irkiliyor dem vakit zamana yol olup göğsümde kalabalıklaşıyor o sevda kurdu içimin zan riyası ürkek zaman kalıbı o ağrının yüz kaygısı zamanın deli adamını durduramaz adabında ve bildiğim bütün saygılar asılmış bir tırnağın eşelenen yüzünde oysa yanağımı yanağından koparan rüzgar bilmiyordu yanağının sakalımın soluğu olduğunu işte ben bu fikre ne zaman kapılsam bu şehrin tırnaklarına içsel birikintiler üşüşüyor ayırdığım topluluklar yoluma sızıyor sağa diyorum bir solun sevgi ıssızlığına dalıyorum Ş i m o Kül Sürmesi |