Maymunlar Alemi
Nedir bu dünya dediğiniz sahne?
Maske üstüne maske, yalan üstüne yalan, Adına insan denir, ama özle hiçbir bağ yok. Aynaya baksan, maymunlar oturur tahtında, Kahkahalar atar; Sırtlan dişleriyle yol açar kendi karanlıklarına. Ey yaratılmışların en şereflisi denilen, Ama şerefini çoktan satılığa çıkaran! Hangi yüzle insansın dersin, Vicdanın kurumuş bir dal, yüreğin taş iken? Hangi hakla insana yakıştırırsın kendini, Elin mazlumun boğazında, gözün başkasının lokmasındayken? Güçlüysen haklısın, Zayıfsa ezilecek, yutulacak! Bunun adına düzen diyorsunuz, Ne garip… Çürümüşlüğü aklamak için uydurduğunuz kelimeler de pis kokuyor. Ama hâlâ, bu cehennemin ortasında, "İnsanlık" diye bağırabiliyorsunuz. Her köşe başında bir dalavere, Her sokakta bir kahpelik, Binalarınız yüksek ama ruhlarınız çukur. Adını çıkarırsınız “medeniyet” diye, Ama içinde vicdan değil, En iyi ihtimalle bir ironiyi saklar. Ey sırtlan kılığındaki zavallı! Adalet dediğin sadece güçlü olanın kanunu, Doğru dediğin yalnızca sahip olduğun kılıç, Ve gerçek dediğin, senin işine gelen rüyalar. Söylesene, böyle bir dünyada, Mazlumların duası nasıl yer bulsun? Doğruya inanan, nasıl dimdik ayakta dursun? Ey çağlar boyu nefret tohumu ekenler, Yeryüzünün maymunları! Savaşlarla beslenip, acılarla büyüdünüz, Dostlarınız, yalnızca çıkarlarınız; Ve vicdan dediğiniz bir günahsızın mezarında gömülü. Her adımınız bir tehdit, Her gülüşünüzde zehir var! Yalnızlığa sürüklediğiniz ruhlar, Kendi duvarlarınızın içinde boğuluyor. Blöflerinizle kahramanlık, Şantajlarınızla zafer, Ve yalanlarınızla sadakat inşa ettiğinizi sanıyorsunuz. Ama hepsi, Bir kartondan kule gibi devrilecek; Fırtına bir kez estiğinde… Kibir dolu taçlarınız, İnsanlıktan geriye kalan son parıltıları söndürdü. Ama hâlâ görmüyorsunuz değil mi? Görseniz ne olur, duyacak bir kalbiniz yok ki! Güçlü olan kazansın diye kurulan bu düzen, Ölü ruhlardan başka hiçbir şey üretemez. Ey zulmün mimarları, Karanlığın işçileri! İnşa ettiğiniz dünya size kaldı sanıyorsunuz. Ama yalanın sonu bir yalnızlık kuyusu, O kuyunun karanlığı sizi yutacak. Ve işte o zaman, İnsan olduğunuzu bile hatırlayamayacaksınız. Bu neyin savaşıdır söyleyin bana? Hangi toprak, hangi güç Bir insan kalbinin değerine eşit gelir? Ama hayır, siz kalplerinizi bırakıp çıktınız bu oyuna. Elinizde dikenler, Dillerinizde ölümlerle beslenen yeminler. Hangi sırttır taşıyan bu yükü, Hangi yürektir dayanacak bu kavgaya? Bu sahte düzenin enkazında, Mazlumun çığlıkları duyulur mu hiç? Söylesenize, bu dünyayı böyle kurarken, Hanginiz içindeki vicdanın sesine döndü baktı? Ey gözlerini kapatanlar! Kulaklarını tıkayanlar! Sizden olmayanı izole edenler, Psikolojik hapishaneler kuranlar! Hangi hakla insan olarak görürsünüz kendinizi? Hanginiz sabah aynaya bakar, Ve hala yüreğinizle yüzleşebilirsiniz? Ey bir maymun sürüsü kadar karmaşık düzenin efendileri! Gökyüzü ağlıyor üzerinizde, Toprak titriyor altınızda, Ve siz hâlâ ellerinizle bir tanrı olabileceğinizi sanıyorsunuz. Oysa unuttuğunuz bir gerçek var: Adalet günün son ışığıdır, Ve o gün geldiğinde, Hiçbirinizin maskesi kalmaz yüzlerinde. Ey Sırtlanlar Çağı’nın mahlukları! Dünya dediğiniz bu tiyatro sahnesi, Son perdeye çok yaklaştı. Ve o perde kapandığında, Ne tahtlarınız, ne blöfleriniz, Hiçbirisi kurtaramaz sizi. Mazlumların gözyaşlarıyla ıslanmış bir tarih yazdınız, Ama bilmiyorsunuz ki, Her damla gözyaşı bir dağa dönüşür. Ve o dağ, sizin yalanlarınıza bir mezar olur. Hâlâ bir kurtuluş umudu var mı bilmem. Ama sizin için değil, Hayır; Sizden çoktan vazgeçti bu dünya. O umut, Ancak zulümle boyunduruk altına aldığınız, Ve sırtına binip güldüğünüz insanların içinde yeşerebilir. Ey İnsan Yarası! Bu dünya, senin elinle kanadı, Ve ancak senin elinle şifa bulabilir. Ama o elin, vicdana dokunması gerek. Yalana değil, adalete uzanması gerek. Ve o zaman belki, İnsan dediğin o yüce anlam Geri döner bu perişan maymunlar alemine. Ama şimdi… Bu dünya, ruhumuzu taşır bir cehennem kuyusunda, Ve her yeni gün, O kuyunun derinliklerinde yankılanan Bir "keşke" sesidir. Erol Kekeç/13.12.2024/Sancaktepe/İST |
dua denileni o en yüksek binada oturanlar
en aşağıdakiler için bunca dizayn ederken...
gerisi sizin inanmışlığınızla ilgili bir hikaye usta
ve yüzde elli gerçek değilse ihtimali?
yazık olmuş bir ömür geride...
eyvallah.