AsyaSarının tökezleyip yere düştüğü akşamlarda Hüzünlü dudakların bürünür kederin soğuk rengine Teselli namına kül olup dağılırım nefesin rüzgârından Senden gittikçe sana dönerim Asya… Bazen mor menekşe hüzünlü gözlerin başlatır isyanımı Çarpışırım cepheden cepheye firakınla Yenilirim esir düşerim kirpiklerine Kırk yıl baksam da gözlerin içlerine hasretim bitmiyor tükenmiyor Asya... Baş düşüren celladı gözlerinin içinden okudukça matemimi Sükût prangaları ile mühürlenir yüreğim Dudakların sürgünlüğüne yolladıkça sürurlarımı Eksilmedi bir nebze elemin hüznün Asya… Bazen azat edilmiş kuşlar gibi hudut tanımaz yüreğin Çırpınır durur araf yerimden Bazen de simandan okunur ölü güller kabristanlığı sessizliği Şafak sökerken gamzelerin ardında asumanıma yakamoz sensin Asya… Sonu hüsranla bitmiş masallar izledikçe kirpiklerinden Unuturum canhıraş yangınlık ahvalimi Fokur fokur kaynadıkça yüreğim ismin her harfinden Buharlaşıp bulut olurum da gözyaşlarım yetmez hüznüme Asya... Gün batarken gönlün ile gönlüm aramda Hasret taşı ile ezerim kalbimi Vuslatı yâd ettikçe eksik olmadı firak bakışlarımızdan Senden gayri kimseyi kabul etmiyor kalbim Asya... 20241120 1118 En çok sana bölünmüştüm ben En çok senden yaralanmıştım Asya… |
güne gelir umarım
tebrikler şair
nice bağrı yanık şiirlere
saygımla