GÜNEŞ’LE AY’IN VİSALİ
İrem bağında gezindik reftare sımsıcak,
Belâgat dolu Nâbi’nin bindiği salıncak. Belkıs’ın yanında ehvendir bu tılsım-ı nâz, Gazâlinin virdinde, nur kapısıdır niyâz. Yürekler burkulurken duygular oldu harab; Semâvî bir sükûnet var gökte, nedendir? Yâ-Râb! Fuzûlî’nin divânı, nâr-ı gam’ından yanmakta, Su bulurken yolunu, âb-ı hayat sunmakta. İpek gibi bir bakış, ince ince gözleri, Sanki Bâkî’nin gazeliyle, haldir sözleri. Tanyeri ağarırken mercan yüklü bir kervan, Süzülür dağın ardından yükü elvan elvan. Tutuşur kalbin aşkı, nar gibi olur gözler, Bir semâvi güzellik ki; dilhun olur sözler Sürgün gittiği yerden, çıkar aşkın misâli Rüyâ gibiydi, Güneş ile Ay’ın visâli. ...andelip... |
Derin bir tasavvufi bakış açısı, aşk ve manevi huzurun işlendiği bir şiirle sayfanıza konuk olduk
Ünlü Osmanlı şairleri ve tasavvuf düşünürlerine göndermeler yaparak, aşkın ve manevi yolculuğun güzelliklerini dile getiriş tarzınız çok hoş.
Doğa, semâvî huzur ve aşkın derinliği şiirinizin ana temalarını oluşturmuş.
Şair, aşkı sadece duygusal değil, aynı zamanda ruhsal bir olgunlaşma süreci olarak ele almış.
Şiiriniz hem edebi hem de manevi bir anlam zenginliği sunmuş biz okurlara kaleminizin avazı hiç susmasın.
Tebrik ederim